Paylaş
Senin rakibinin oyun şekli belli. Çok iyi kontraatak yapan bir takım. Madem maçı Moskova’da oynuyorsun, çok fazla oyuna çıkma, defans derinliliğini sağlam kur. Sen kontratak oyna.
Oyun başlıyor, sanki Trabzonspor, Şampiyonlar Ligi’nin en güzel maçını oynuyormuş gibi gözüküyor. Ama bakın sadece gözüküyor.
Rakip, defansta Trabzonspor’dan 3 veya 4 fazla. Bunun halk dilindeki karşılığı nedir? Gel-gel sistemi.
Kendi avlandı
Attılar yemi Trabzon’un önüne, Trabzon da oltanın ucunu yakaladı sonra çekiverdiler. Oyunda 3-0 oluverdi.
Güya Trabzon balıkçılık şehri. Bu sefer avlanan oldu, ağa takıldı.
Burak Yılmaz yoksa, Trabzonspor’da forvet yok. Bu da çok net bir gerçek. Dün gece seyirci baskısı da yok. Saha tribünlere neredeyse 100 metre uzaklıkta, yani hiçbir şekilde çıkıp da ezildim edebiyatı yapamazsın.
Ama daha başka bir gerçek var. Rakipteki, siyahi oyunculara bir bakın. Hem çabuklar, hem de süratli. Karşında böyle oyuncular olunca, Şampiyonlar Ligi’nde işin zor.
İngiliz farkı
Hakem İngiliz, hemen farkediyor. Neden? İkili mücadelelerde öyle ufak tefek omuzlara, Türkiye’de faul denilen pozisyonlara ‘devam’ diyor.
Trabzonsporlu oyuncular yere düştüklerinde bir baktılar, hakem çalmıyor. Sonra başladılar aynı mücadeleyi kendileri vermeye.
Bu tip maçları oynaya oynaya tecrübe kazanıyorsunuz ve ufkunuz açılıyor. Yoksa bizim gibi yurt içi maçlarına takılırsan, sonun da bir halt olamazsın. Hiçbir şey de yapamazsın.
Paylaş