Adios amigos

Sen, senin tipinde bir teknik direktör ile futbolculuğunda çalışsaydın ne yapardın?

3 sene evvel, bazı futbolcuların duvara fırlattığı ayakkabıyı kramponlarıyla ona yuttururdun. İşte bunun için Felipe'nin isyanı çok doğal.

GALATASARAY'daki kopukluklar devam ediyor, daha da edecek. Sonu nereye varır... Hani demiştik ya, ‘‘Kamyon ağacın üzerinde, uçurumda duruyor’’ diye, aynen öyle. Fatih, Felipe'yi getirdi. O'na 10 numaralı formayı verdi. 10 numaralı forma genelde takımın ‘‘babasına’’ verilir. Buna futbolculuk olarak, kişilik olarak, ağırlık olarak, ne derseniz deyin. 10 numaralı formayı giyen futbolcu sahada antrenörün elidir, koludur, ağzıdır. Yani onun uzantısıdır.

Sen, Felipe'ye 10 numaralı formayı veriyorsun, kamuoyuna da lanse ediş biçimin sezon başında çok iyi. Allahı var o da buna oynadığı futbol ile karşılık veriyor. Arif ile beraber 5'te 5 yapıyorlar. Ama birileri, bu noktadan sonra senin kafana girmek istiyor, beynini çeviriyor. Sen de Felipe'ye şaşı bakmaya başlıyorsun.

Felipe’nin isyanı

10 numaralı formayı verdiğin futbolcuyu oynatarak, oyundan alarak, kadro harici bırakarak ve özellikle futbolcu arkadaşlarının yanında fırçalayarak aşağılıyorsun.

Sen, senin tipinde bir teknik direktör ile futbolculuğunda acaba çalışsaydın ne yapardın? 3 sene evvel, bazı futbolcuların ayakkabıyı duvara fırlatmasını bir yana bırak, o ayakkabıyı alır, yedek kramponlarıyla beraber ona yuttururdun. Felipe'nin isyanı ve ‘‘adios amigos’’ demesi çok doğal.

Ümit Davala alındı. Oynatsan da, kadro harici bıraksan da, kovsan da, küfür etsen de, bu futbolcu ayda G.Saray'dan 100 bin dolar alacak. Yani Milan'ın, Ümit'e vereceği parayı, Milan güya jest yapmış gibi bonservis parası almadan G.Saray'ın sırtına yüklüyor. Onun için de Ümit bu kadar sorumsuz. Şimdi de onu geri göndermeye kalkıyorsun. Hakan Ünsal'da geri döndü, o zaman Hakan Şükür'ün günahı neydi.

Bakın, G.Saray'da bir tehlike baş gösterdi. Başkan Özhan Canaydın var, arada hiç kimse yok. Sonra Fatih Terim var. Yönetim kurulu nerede mi? Bence onlar balık tutmaya gittiler. İşte bütün mesele burada. İşin daha ilginç, başka bir yönü var. Futbolcu transferlerine kulüp mü karar verir, teknik direktörler mi? Bunların kulüp yönetimi tarafından yapılması gerekir. Teknik direktör bugün vardır, yarın yoktur. O kulübün paralı üst düzey çalışanıdır. Onun da transferde hakkı yok mu, tabii ki var. O yüzden birkaç futbolcu almaya hakkı var.

Aldım kardeşim

Fatih Terim, Hagi
'yi de istememişti. Faruk Süren ‘‘Ben aldım kardeşim. İster oynatırsın, ister oynatmazsın’’ demiş ve kestirip atmıştı.

Barcelona maçının kadrosu nasıl olacak. Barcelona'da sahaya kimler çıkacak, kimler tribünde oturacak. Çok futbolcu bunu bilmiyor. Böyle tedirginlik yaşayan bir futbol takımı başarılı olamaz. Dikkatli bakan gözler, bunları kenardan görüyor. Futbolcu bir işçidir. Ama şamar oğlanı değildir. Bunu herkes iyi bilmeli...

Hakeme anons uyarısı!...

SAMSUNSPOR maçından sonra Murat Özaydınlı bir açıklama yaptı ve, ‘‘Küfürler için devre arasında hakemle konuşmaya çalıştık. Ama bizi dinlemedi bile’’ dedi. Aynı Özaydınlı'nın 3 gün önce oynanan G.Saray maçında hakemin kulağına bi şeyler fısıldadığı kamarelara yansıyordu. Acaba Özaydınlı, orada da hakeme, ‘‘Taraftar küfrediyor, anons yap’’ mı diyordu.

POLİS İSTESİN!...

ÖZHAN Canaydın'ın, insanlık konusunda, beyefendilik ve sportmenlik konusunda elleri oynuyor. Sahtekar değil, candan ve içten hareket ediyor. Çoğunun yaptığı gibi perdenin arkasında ayrı, önünde ayrı oynamıyor. Ama adamın artık boğazına kadar geldi. İsyan ediyor, bu konuda da son derece haklı. Beyler, bu spor anarşisi önlemler alınmazsa, PKK teröründen daha büyük boyutlara ulaşacak. Size bu cümlelerim ninni gibi gelebilir. Bu iş büyük boyutlarda, polis normal yollarla bunlarla başedemez.

Bu işe organize kısmın ve terörün el atması lazım. Çünkü bu anarşi gruplarını kullanan siyasi partiler bile var. Maçta küfür eden, bağıran seyirci çok önemli değil. Bu heyecanlı gruplar, kimi hedef gösterirseniz, ona küfür eder, bağırır. Burada önemli olan menfaat karşılığı bağırttıran elebaşları. Polisin savcılarla birlik olarak, bu işe beraber eğilmesi ve bir müddet bu işle uğraşması şart. Bakın burada taraftar dernekleri çok önemli. Onlar yasal kurumlar. Onlardan büyük zarar geleceğini zannetmiyorum. Zaten onlar elinizde.

Rant bitecek

Yaptığım istihbarata göre İstanbul polisi henüz tam suçlu olanlara ulaşmış değil. Yanlış yönlendirmelerle, esas gruplar hedef şaşırtıyorlar. Polisin çok iyi araştırma yaparak, bu işin kaynaklarını ve başlarını bulması gerekir. Bu grupların, iş anarşi olunca, birbiriyle direkt bağlantıları var. Bunlara, ‘‘Aslanım, kaplanım, koçum’’ diyen basın mensupları var. Çünkü bunlar bu işin sürmesini istiyorlar. Aksi takdirde rantları bitecek ve para kazanamayacaklar.

1453 pankartı stada nasıl girdi, Fener yönetiminin bundan haberi nasıl olmadı? Polisin bundan haberi nasıl olmaz? Göğsüne, ‘‘2008'e hayır’’ diye yazan Yunanlı taraftarlarla bunlar arasında ne fark var? Kamerayla taşkınlık yapanlar tesbit edilecekmiş. İyi tamam da, peki banka soyguncuları gibi maske takanlar nasıl belirlenecek? Anlamıyorum, bunların stada yüzü kapalı olarak girmesine nasıl izin verilir?

Polis istesin, ama altını çizerek söylüyorum, özellikle istesin, bu işi sonuna kadar çıkarır. Ama burada önemli bir nokta var. Kulüp başkanları oyun bozanlık yapmayacaklar.

Oylum oylum

TÜRKİYE'
nin yüzde 96.4'ü karayoluyla seyahat ediyor. Diğerleri uçak, tren ve deniz yollarıyla ulaşımını sağlıyor. Bir uçak pilotunun, bir vapur kaptanının, bir tren makinistinin eğitimlerine bakın. Sonra da ehliyet almak için bir ilkokul diploması yeterli olsun. Yani bir ilkokul diplomalı adam, yüzde 96'yı taşısın. Sonra da millet meclisine hademe ararken, lise mezunu ara. Temizlikçi çalıştırmak için lise diploması sor. Aslında esas temizliği, bizim toplu taşımacılık yapan şöförlerimiz yapıyor. İstatistiklere bakıyorsunuz, trafik kazasından ölenler, PKK savaşından daha fazla. Ama oy varya, oy... O oy sonra biz halkı ufak ufak, oylum oylum oyuyor.

Kurtuluş....

PANATHİNAİKOS- Fenerbahçe maçına eşimle birlikte gitmeye karar verdim. Havalimanında karşılaştığım dostlar, ‘‘Hayırdır hocam. Yengeyi götürmek nereden aklına geldi?’’ dediler. Ben tam cevap vermeye hazırlanıyordum, hanım cevabı yapıştırdı: Benden kurtulmanın tek yolu bu galiba.
Yazarın Tüm Yazıları