Cem Papila’yı F.Bahçe maçından sonra asıyorsun. ‘Bizi 10 trilyondan etti’ diyerek meclise soru önergesi verip, yürüyüşler yapıyorsun. Sonra da mahalle takımına eleniyorsun.
TRABZON’un elenmesi, hem Trabzon açısından hem de Türk futbolu açısından çok önemli bir olaydı. Yani ‘Ben elendim kardeşim, ne yapayım’ diyemezsin. Elendiğin takım mahalle takımı (Bu cümle benim değil Şenol’un yardımcısı antrenör İlhan’ın).
Sen, Cem Papila’yı F.Bahçe maçından sonra asıyorsun. ‘Verdiğin kararlarla bizi 10 trilyondan ettin’ diyorsun, Meclise soru önergesi veriyorsun. İstanbul’da, Trabzon’da yürüşüler düzenliyorsun. Sonra eğrisi doğrusuna denk geliyor, Şampiyonlar Ligi’ne gidiyorsun.
Gitmedin, izlemedin
Rakibin senden evvel Dinamo Misk ile maç yapıyor. Ve sen işlerini bahane ederek veya kampı bahane ederek, rakibinin maçını gidip çıplak gözle izlemiyorsun.
Aslında sen bunu ilk yapmıyorsun. Kore’deki Dünya Kupası’nda Brezilya ile oynadığımız ilk maçtan sonra, iki rakibimiz ertesi gün 150 kilometre ilerde oynadılar. Ve sen yine izlemeye gitmedin, Ünal’ı gönderdin. Ama işine geldiği zaman ‘Çok yoğunum, kamp programım ağır geçiyor’ diyorsun. Bazen de bu kadar yoğun temponun arasında, Faruk Özak,Trabzon’da Tanjant yolu açılışı yapıyor. Atlayıp 3 gün oraya gidiyorsun.
Yani yersen. Senin için Tanjant yol açılımına katılarak siyasi kanattan alacağın artılar mı önemliydi, yoksa Trabzonspor Şampiyonlar Ligi’ne katılsaydı ülke futbolu adına kazandıracağın puanlar mı daha değerli olacaktı. Sen birinciyi seçtin.
Bırak Şampiyonlar Ligi’ni, şu kötü Rum takımına elenip UEFA Kupası’na bile katılamadın. Yani Trabzonspor’un kaybı belki de 10 trilyon. Sakın ‘Futbolcu alınmadı, istediğim oyuncular alınmadı’ deme. Bir futbolcuyu almak istemiyorsan, almayacağını yönetime net bildirirsin. Kararsız Kasım’ı oynamazsın.
Yanlız Trabzonspor değil, bu maçtan sonra hem Türk futbolu büyük prestij kaybetti, hem de ebedi rakibimiz Yunanistan’ın bir takımına değil onların dış kapı mandalına elendik.
Rahat kazanırdın
Bırak takviyeli Trabzonspor’u veya bu Trabzonspor’u, Paf Takımı’nın başında düzgün bir adam olsa Trabzon ruhuyla bu Rum takımını rahatça geçerdi.
Ben Şenol Güneş’in yerinde olsam o mevkiide dakikasında durmam. Özür dileyerek istifa ederdim. Çünkü bundan sonra Şenol Güneş’le futbolcular arasında dikiş tutacağından emin değilim. İnşallah yanılırım. Haluk Ulusoy’un kulakları çınlasın. Bazı seyirciler hatırlarlar. Reha Muhtar, bir gece beni Kore’den Show Tv’ye canlı yayına bağladı. ‘Bu takımla bu şansımız devam ederse belki Dünya Kupası’nı bile alırız.Ama ben Haluk Ulusoy’un yerinde olysam Dünya Kupası’nı aldığımız günün akşamı Şenol Güneş’in maaşına zam, işine son veririm’ dedim. Reha Muhtar’da ‘Olur mu hocam’ diye karşılık vermişti. Haluk Ulusoy yaşıyor.
Sorun bakalım. Dünya üçüncüsü olduktan sonra bu işlemi yapsaydı, bugün hala Federasyon Başkanı mıydı, değil miydi?
İşini seveceksin
Not: Sezonun birinci haftası. G.Birliği-F.Bahçe, Kayseri Erciyes-Beşiktaş, G.Saray-Konya maçlarının hepsine gittim, canlı izledim. Ben yorumculuk yapıyorum.
Bunları canlı izlersem yapabileceğim hata oranınn azalacağı fikrindeyim. Benimle beraber, bu üç maçı da izleyen bir yetkili daha vardı. O da Fatih Terim’di. İsteseydi televizyonun başına oturur, ayak ayak üzerine atar, buzlu viskisini yudumlar, Oğuz Çetin’i, Mehmet Özdilek’i, Metin Tekin’i gönderirdi. Ona kim ne diyebilirdi ki.
Önce iş ahlakın olacak, işini seveceksin. Hamama girip terleyeceksin. Yani keseyi göbek taşında olacaksın. Yoksa adama keseyi hamamın dışında, kuru kuruya diri diri atarlar.
Musluklar kesilince
G.SARAY’lı bir grup seyirci, yönetimi protesto etti. Nedeni yöneticiler transfer yapmamış. Geçiniz bu işleri beyler. İlla futbolcu alınacak diye bir kanun yok. Veya alınacak iyi futbolcu da takıma mutlak uyacak diye de bir kural yok.
G.Saray’ı bu kadar seven, bu bir grup seyirci niye çıkıpta ‘Biz yıllardır kulüpten bazı yöneticilerden bedava bilet aldık, nemalandık, mamalandık’ diye gerçeği söyleyemiyorlar. G.Saraylı bu grupların, yönetimden yıllarca haftada aldıkları para 50 milyar civarında. Ayda 200 milyar eder. Bu para kesilince, bu grubun takım sevgisi bir anda kabardı. Maçtaydım, naklen yayın yerinde.
Numaralı tribünden yönetim aleyhinde bir tezahür yapılmadı. Karşı tribünden ve kale arkası tribününün bir kısmından yapıldı. Güvenlik kameraları varsa veya Digitürk görüntülerinden bu protesto eden yerlerde en az 100 seyirciyi 90 dakika boyunca sırtları sahaya dönük, yüzleri tribüne bakarak tezahürat yaptırdıklarını görürsünüz. İyi de organize olmuşlardı. Ama Allah’ın tokadı yok ki G.Saray golü 3. dakikada buluverdi.
Balon gibi söndüler. Büyük ihtimalle G.Saray’ı bu kadar çok seven! G.Saray aşkıyla yanıp tutuşan protestocu grup, G.Saray golü atınca nasıl sevindiler bilemezsiniz...! Hepsinin hevesi kursağında kaldı, boğazları düğümlendi.
Kulübe sahip çıkacak taraftar, kulüp takım zordayken çıkacak. Zaten G.Saray Avrupa Şampiyonu olduğunda bırakın G.Saraylıyı, Beşiktaşlısı da, Fenerlisi de Trabzonlusuda sahip çıkmıştı. Ben bu protestocu grubun G.Saray’ın iyi olmasını istediğini zannetmiyorum.
Korkma Ufuk...
HAKEM seminerine Bolu’ya gittim. Bu sene teknik olarak semineri izlemedim. Çünkü hakemlere bir konuşma yapacaktım. Yalnız o gün onlarla karşı karşıya geldim. Çok daha fazla soru sormalarını, hatta tartışmalarını beklerdim.
Ufuk Özertem, hakemliğin dışında bir isim. Yalnız kimse şunu atlamasın Ufuk Özertem, Ankara Amatör Kümesi’nde yöneticiliğe başlayan, sonra G.Birliği’nde yöneticilik yapan ve Futbol Federasyonu’nun da etkili bir görev alan isimdir. Hakem camiasından olmaması, ona büyük avantaj sağlayacak. Çünkü Türkiye’deki bütün hakemlerin dalağını, karaciğerini, böbreğini bilir.
Hakem camiası maalesef tam olarak dışarıya açılmadı. Kim ne yapar, ne yer, ne içer. Sinemayı mı sever, kitap okumayı mı sever, dans etmeyi mi sever. Kamu oyunu bunu bilmiyor. FİFA hakemi konuşmadan diğer hakemler konuşamaz, oturamaz. En iyi FİFA hakemi bilir. Kıdemsiz hakem hiç bir şey bilmez, mantığından hakemliği kurtarmak lazım. Gördüğüm kadarıyla Ufuk da bu yönde hareket ediyor. Bu seminerin ana fikri hakemlere tek kelimeyle verilmek istenmiş. ‘Korkma’ Ama gelin görün ki Kayseri Erciyes-Beşiktaş maçında yardımcı genç hakem Alper Ulusoy, hiç bir şeyden korkmadan Ali Tandoğan’ı arttırdı. Ama abisi, üstadı FİFA hakemi İsmet Arzuman, Ali Tandoğan’ı attıktan sonra kafasında hep bu maçı nasıl bitereceğim, ya birşey olursa veya Beşiktaş’ta kaybederse diye inanılmaz düdükler çaldı.
Nitekim yarattığı bir faulden de Beşiktaş Sergen’le golü buldu. O anda İsmet Arzuman’ın nasıl rahatladığını görmenizi isterdim. Yani Ufuk’un işi kolay değil. Ufukcuğum gençlerden korkma. O papazlar varya papazlar, onlar başını çok ağrıtacak. Hoş sen onların bir kısmını benden de iyi tanıyorsun, iyi biliyorsun.