Bazı isimler senatör gibi. Kulüplerinde nasıl oynarlarsa oynasınlar, gelip ay yıldızlı formayı sırtlarına geçiriyorlar. Fatih Terim’in bu oyunculara zaafı var. Bunun sıkıntısını çekiyoruz. Israr sürerse Ali Sami Yen’de kötü bir 1 Nisan şakasına benzer neticeyle karşılaşabiliriz.
UZUN zamandır yenilmeyen ve bunun yüzünden de inanılmaz gergin olan İspanya’yı yenemedik. Madem, "Büyük takım olacağız", madem "İyiyiz" diyoruz bu tip maçları ala ala büyüyeceğiz. Yoksa, maçın ilk yarısında fena değildik. İkinci yarı ise hiç iyi değildik. "1-0’lık yenilgi İspanya karşısında makul bir sonuç" diye bazı şeylere sığınırsak, el oğlu gelir bizi burada çatır çatır yener ve evine döner. Çünkü, Ali Sami Yen’deki maç oradakinden daha zor olacak. Çok daha rahat gol pozisyonuna girecekler. Ne kadarını atarlar bilemem. Biz ise gol pozisyonlarında zorlanacağız. Ama Bernabeu’da bizim gol pozisyonuna girme avantajımız vardı. Nitekim girdikte. Bencillik orada da baş gösterdi.
Çatır çatır oynamalılar
Şunun altını özellikle çiziyorum. İspanya karşısında tahmin ettiğim Millileri bulamadım. Pozisyondan ve futboldan bahsetmiyorum. Benim Milli Takımım çatır çatır top oynayacak, böyle değil. Mücadele edecek. Biz bunu yapamadık. Bakınız, seyirci çok dikkatli. Ay yıldızlılar Yeşilköy’e indikten sonra, seyircileri getiren uçaklar da inmeye başladı. Birinde de ben vardım. Kapıdan çıkarken gümrük görevlisi yolumu kesti. Söze "Erman hocam" diye başladı, "Uçaktan inen bütün taraftarlarımızın suratından üzüntülü olduklarını gördüm.
Ama, sizden 45 dakika önce inen milli futbolcular buradan gülerek geçip gittiler. Hiç mağlup milli takım oyuncusuna benzemiyorlardı" diyerek de bitirdi. Acaba bizim oyuncularımız 1-0’ı başarı olarak mı gördüler? "Biz bu İspanya’dan 3-5 yeriz, 1-0 yenildik işi kurtardık" mı diyorlardı yoksa? Aslında hem maç yorumumda hem de bu yazıda anlatmak istediğim buydu. Maalesef milliler için tehlikeli olan olay bu. Yalnızca Milli Takım değil. Bu tarz olaylar her takım için sorun olur. Bazı oyuncular maalesef Milli Takım’da senatör rolü oynamaya başladılar. Rekabet kalmadı. Doymuş insana benziyorlar. Miskinleşmişler.
Kulüplerinde nasıl oynarlarsa oynasınlar, isterlerse çifte telli oynasınlar, gelip ay yıldızlı formayı sırtlarına geçiriyorlar. Fatih Terim’in bazı oyunculara karşı maalesef büyük zaafı var. Bunun sıkıntısını çekiyoruz. Eğer Fatih Terim, bu futbolcular üzerinde ısrar ederse, çarşamba akşamı Ali Sami Yen’de kötü bir 1 Nisan şakasına benzer neticeyle karşılaşabililiriz.
Sırça Köşk’ten çıkın halkın arasına girin
MADRİD’de, İspanya maçını seyretmek için Türkiye ve Avrupa’dan gelen seyircilerle oturup sohbet ettim. İki noktada Futbol Federasyonu’nu tenkit ediyorlar ve son derece de haklılar. "Sesimizi duyuramıyoruz" diyorlar. Birincisi, ne Türkiye’de ne de Avrupa’da milli forma bulamamaktan şikayetçiler. Sponsorlar kendi götürdükleri seyircilere forma buluyorlar. Tedarik edip veriyorlar. Ama diğer seyirciler de diyorlar ki "Biz aradığımız halde forma bulamıyoruz."
Avrupa’da bütün şehirlerde ülkelerin milli takım formaları satılıyor. Bizim formamız ise çok az. Bu konuda Federasyon son derece zayıf. "Ne var yani" diye devam ediyorlar. Bir tır forma getirselerdi, hediyelik eşya getirselerdi Madrid’de merkezi bir yerde satış yapılsaydı, fena mı olurdu?
"İş para değil. Zevk ve keyif" diyor seyirciler. Kesinlikle haklılar. Ben Dünya ve Avrupa Kupaları’nda çok maça gittiğim için bazı ülkelerin seyircisine gıpta ve kıskançlıkla bakıyorum. Mesela Hollanda. Adamlar maça gittikleri zaman tepeden tırnağa turuncuya bürünüyorlar. Bir tanesi bile kulüp takımlarının formalarını giymiyor.
Madrid’de bitişik masalarda oturan, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor formalarıyla dolaşanlara sordum. "Niye böyle giyiniyorsunuz" dedim. "Erman hocam, Federasyon organizasyon yapıp forma satıyor da almıyor muyuz?" cevabını verdiler.
Bilet eziyeti
İkincisi şu. Bu daha da kötü. Futbol Federasyonu maç biletlerini internet üzerinden satıyor. Form dolduruyorsunuz, istekte bulunuyorsunuz. Federasyon da size bilet veriyor. Mesela Madrid’teki İspanya maçı biletleri 15 Euro. Bankaya gidip parayı ödeyeceksiniz, o banka da Türkiye İş Bankası. Diyor ki görevli memur, "Sizden 30 lira da bilet için EFT parası alırım." Yani maç bileti kadar. Sonra siz Türkiye’deyseniz, Federasyona gidip bir de yol parası ödeyerek ve zamanınızı da harcayarak biletinizi alıyorsunuz. Kaça geliyor o bilet bir hesabını yapın. Federasyon eğer bir bankayla çalışıyorsa şunu söyleyecek: "Ben seninle çalışırım ama benim taraftarımdan bilet için EFT parası alamazsınız."
Bu işleri yapmak çok mu zor. Hayır. Ama demek ki birileri, halkın içine girmedikleri için sırça köşkte oturup Türkiye ve Federasyonları oradan idare etmeye kalkıyorlar.