Paylaş
ARALARINDA gıda sektörünün lider markalarının da bulunduğu 1000’den fazla üyesi olan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu’nun (TGDF), 29 adet gıda amaçlı genetiği değiştirilmiş Organizmaların (GDO) ithalatı için, Biyogüvenlik Kurulu’na başvuruda bulunması, uluslararası çevre örgütü Greenpeace’ı harekete geçirdi. TGDF’nin gıda amaçlı GDO ithalatıyla ilgili başvurusunu geri çektirmek için Türkiye genelinde “Yemezler” sloganıyla yeni bir kampanya başlatan Greenpeace Mediterranean’ın iletişim sorumlusu Deniz Sözüdoğru, “Federasyonun başvurusu kabul edilirse, çikolatadan dondurmaya, margarinden tatlıya kadar soframızdaki tüm yiyecek ve içeceklerde GDO’nun yer almasına olanak sağlanacak” uyarısında bulundu.
Firmalardan destek bekliyor
1000’den fazla gıda kuruluşunu bünyesinde topladığına dikkat çeken Sözüdoğru, 2004 yılında oluşturdukları “GDO’ya Hayır Platformu”yla genetiği değiştirilmiş organizmaların Türkiye’de kullanımına karşı, mücadele ettiklerini söyledi. TGDF’nin üyelik koşulları arasında “kaliteli, güvenilir, sağlıklı ve besleyici gıda üretimi yapmak, uluslararası standartları oluşturmak ve uygulamak zorunluluğu” bulunduğuna da değinen Sözüdoğru, “Federasyon, bu başvuruyla belirlediği üyelik koşullarıyla da çelişkiye düşüyor. Sağlığımızı doğrudan etkileyecek bu uygulamaya karşı çıkarak, hep birlikte kurtulabiliriz. Gıda sektöründe bilinen lider markalar, GDO’ların soframıza gelmesini engelleyebilir” dedi.
Bu doğrultuda TGDF’de söz sahibi olan ve sektörü etkileyen şirketlerin yöneticilerine mektup gönderilmesini de kapsayan kampanyayı devreye soktuklarına değinen Sözüdoğru, “Bu kuruluşlardan TGDF’nin başvurusunu geri çekmesi için baskı yapmalarını istiyoruz. Başvuru geri çekilene kadar de ‘Yemezler’ demeye devam edeceğiz” dedi.
Sofrada GDO istenmiyor
Greenpeace Mediterranean’ın genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) Türkiye’de gıda amaçlı kullanımına karşı başlattığı kampanya çerçevesinde bir de araştırma yaptırdı. “Türkiye’de GDO farkındalığı”nı belirlemek amacıyla yaptırılan araştırmada, Türk tüketicilerinin GDO’lara bakışı, tercihi, endişeleri, bakanlıktan talepleri, beklentileri ve GDO başvurusunda bulunan firma ve markalara karşı tutumlarının ne olacağını, bilim insanlarının sözlerine ne kadar güvenildiğini belirlemeyi amaçlıyor. Greenpeace’in ‘Gezici Araştırma’ şirketine yaptırdığı bu araştırma, 42 il ve 194 ilçede 2 bin 430’u kadın toplam 4 bin 860 kişiyle yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi. Anket sonuçlarına göre, Türkiye’de her 100 kişiden 82.3’ü GDO’nun ne olduğunu çok iyi biliyor ve GDO’yu asla sofralarında istemiyor. Ayrıca, GDO’nun ister hayvan yemi olarak, isterse insan gıdası olarak olsun, ülkeye dahi girmesine kesinlikle izin verilmemesi gerektiğini düşünüyor.
Markaya GDO zararı
GDO’yu doğrudan gıdalarda kullanmak için ithal etmek isteyen firmalara karşı tüketicilerin tutumunu da belirlemeyi amaçlayan araştırma, bu konuda da çok çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanların yüzde 83’ü GDO’lu olduğunu bildikleri bir ürünü asla satın almayacaklarını ifade ediyor. Hatta bir firmanın, bir ürününün GDO’lu olması, o firmaya ya da markaya olan güveni de ciddi şekilde sarsacağını gösteriyor. Araştırmaya katılanlar, bu durumda o firmanın diğer ürünlerini de almayacağını beyan ediyor. Bunların oranı da yüzde 60’ları buluyor. Bırakın GDO’lu ürün üretmeyi, bir markanın GDO ithalat izni almasını bile o markaya olan güvenin yok olacağını gösteriyor. Araştırma, şu anda yaptığı GDO başvurusu değerlendirme aşamasında olan ve Türkiye’nin önde gelen gıda firmalarını bünyesinde barındıran Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu için de ciddi bir uyarı niteliği taşıyor.
Tüketiciler GDO istemiyor
Türkiye’de her 100 kişiden 82.3’ü GDO’nun ne olduğunu biliyor.
Yüzde 34.4’ü GDO’yu çok kötü bir ürün olarak görüyor.
İyi olarak değerlendirenlerin oranı yüzde 10’u bulmuyor.
Ankete katılan her 100 kişiden 33.1’i GDO’lardan çok endişe duyuyor. Yüzde 48.4’ü endişe duyarken, hiç endişelenme-yenlerin oranı 6.8’de kalıyor.
GDO içeren ürünleri alırım diyenlerin oranı 16.7 olurken, almam diyenler yüzde 83.3’ü buluyor.
Ürünlerinden sadece birinde
GDO kullanan firmanın hiç bir ürününü asla almam ya da almam diyenlerin oranı yüzde 60.2 olurken, mutlaka alırım diyenler yüzde 4.8 seviyesinde kalıyor.
GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilen et, süt, peynir, yumurta gibi ürünler GDO’lu olarak etiketlenmeli midir? sorusuna mutlaka etiketlenmeli diyenlerin oranı yüzde 42.4 olurken, iyi olur diyenlerin oranı da yüzde 42.5’e ulaşıyor.
Tarım Bakanı Mehdi Eker’in GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilen et, süt, peynir, yumurta gibi ürünlerin buna uygun şekilde etiketlenmesi için yaptığı çalışmayı samimi bulanların oranı yüzde 60.3’ü buluyor. Uygulamanın güveni azaltacağını düşünenlerin oranı da yüzde 30 seviyesinde.
GDO ithalatı yapan bir firma ya da markaya güven ise yüzde 80 oranında azalacağını gösteriyor. Değişmez diyenlerin oranı ise yüzde 15’ler seviyesinde kalıyor.
İlk adım Bakan’dan bekleniyor
ARAŞTIRMA, tüketicilerin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ilgili bakışı da gözler önüne seriyor. Tüketiciler, GDO konusunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yeterli denetim yaptığına ve yapabileceğine inanmıyor. Araştırma, GDO’ların bir kez sisteme girdiğinde gerekli ve yeterli kontrolün asla yapılamayacağı gerçeğini bir kez ortaya koyuyor. Tüketicilerin büyük çoğunluğu, GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilen et, süt, yumurta gibi ürünlerin de etiketlenmesinin bakanlığın gıda güvenilirliği konusundaki samimiyetini göstereceği konusunda birleşiyor. Ayrıca Bakan Mehdi Eker’in GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilen ürünlerin etiketlenmesi konusunda adım atmasını da bekliyor.
Bilim adamlarına güven değişiyor
GREENPEACE’in GDO araştırmasıyla ilgili en çarpıcı bulgulardan birini de tüketicilerin GDO konusunda çalışan bilim insanlarına bakışı oluşturuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre tüketiciler, GDO konusunda söz söyleyen tüm akademisyenleri aynı kefeye koymuyor. Araştırma, tüketicilerin endüstri yanlısı bilim insanları ile toplum yararına çaba gösteren bilim insanlarını keskin bir çizgiyle birbirinden ayırdığını da gösteriyor.
Paylaş