Gıdada yazılanlara inanıyor, yalan zincirlerine kanıyoruz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
TÜRKİYE’deki her 100 tüketiciden 57’si, gıdayla ilgili internette yer alan bilgilerin doğruluğuna inanıyor ve o ürünü satın almaktan vazgeçiyor.
Bununla da kalmayıp, çevresindekilere e-posta göndererek, zincirin yayılmasına katkı sağlıyor.
GIDA Güvenliği Derneği’nin Türk tüketicilerinin algı ve bilinç düzeyini belirlemek amacıyla yaptırdığı araştırma, 14 yaşındaki bir çocuğun internet üzerinden attığı yalan ve yanlış bilgilerin bile neden bir türlü düzeltilemediğini açıkça gözler önüne seriyor. Derneğin 17 ilde, toplam 12 bölgede, 661 kişi üzerinde yaptırdığı bu araştırmaya göre, her 100 tüketiciden 57’si, gıdayla ilgili internetten duyduklarının doğruluğuna sorgulama gereği bile duymadan inanıyor ve o ürünü satın almaktan vazgeçiyor. Bununla da kalmayıp, çevresindekilere e-posta göndererek, zincirin yayılmasına katkı sağlıyor. Böylece, rakiplerine çamur atanların ekmeğine yağ sürülmüş oluyor. Bu çamuru Temizlemek ise bilim adamlarına ve firmalara düşüyor.
Literatüre girdi
Bilimsel açıklamalara dayanarak yalan haberlerle toplumu kandırma uygulamasını dünyada ilk kez Nathan Zohner adlı Amerikalı bir kolej öğrencisi başlatmış ve firmaların başına büyük bir bela sarmıştı. 1997 yılında, 14 yaşında olmasına rağmen, bir bilim adamıymış gibi ortaya çıkıp, imza kampanyası başlatan Zohner, dihidrojen monoksit adlı kimyasalın kanser hücrelerinde en fazla bulunan madde olduğunu, yoğun terleme ve kusmaya yol açtığını, ciltte yanıklara neden olduğunu ileri sürerek, insan sağlığını tehdit ettiği gerekçesiyle sulara katılmasının yasaklanması için kampanya başlattı. Zohner’in internet üzerinde başlattığı bu kampanya, kısa sürede tüm dünyaya yayıldı.
Zohnerizm Türkiye’de
Aradan 11 yıl geçmesine rağmen, bir türlü bu yalan zinciri kırılamadı. Yapılan onca açıklamaya rağmen, dihidrojen monoksitin suyun az kullanılan bilimsel adlarından biri olduğu bile anlatılamadı. Buna rağmen Zohner, Zohnerizm kavramıyla sosyoloji literatürüne girdi. Üstelik, ünlü bir bilim adamıymış gibi tüm dünyada tanınmayı başardı.
Zohner’le başlayan yalan haberlerle toplumu kandırma uygulaması, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yaygınlaştı. Oluşturulan e-posta zincirleriyle pastörize sütte kullanılan katkı maddelerinden E-330’a, margarinlerden aspartama, genetiği değiştirilmiş ürünlerden kolalı içeceklerde yer alan kafeine kadar bir çok iddia ortaya atıldı. Bu silah, bazı firmalar tarafından rakiplerini yıpratmak için de kullanıldı.
Kampanyalar yetersiz
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, bu karalama kampanyalarından Polonez’in et ürünleri, Ülker’in Çamlıca Gazozu, Danone’nin Danino’su, Nestle’nin çikolataları, Kentucky Fried Chicken’nın tavukları, Coca Cola ve Pepsi’nin kolası, Cappy’nin meyve suları, Mc Donald’s’ın hamburgerleri, pastörize süt üreticilerinin sütleri, margarincilerin yağları da nasibini aldı. Kampanya başlatanlar, bilgisayarlarının IP numaralarından tespit edilerek, yargılanmaları sağlandı. Ancak yapılan açıklamalar, ortaya konan belgeler, zedelenen marka imajlarının yeniden kazanılması için başlatılan reklam kampanyaları yeterli olmadı. İnternette yer alan yazıların, oluşturulan e-posta zincirlerinin önü bir türlü kesilemedi.
Çağrı merkezi kurup tüketiciye ulaşacaklar
İNTERNET ve e-posta zincirleri üzerinden bilimsel açıklamalara dayanarak ortaya atılan yalan haberlerle tüketicileri etkileme yönteminin Türkiye’de tutması, Gıda Güvenliği Derneği’ni de harekete geçirdi. Dernek, bir "Çağrı Merkezi" oluşturarak, ayda 15 bin tüketiciye ulaşmayı hedefliyor. "Güvenli Gıda, Sağlıklı Türkiye" projesini başlatan derneğin oluşturduğu bu çağrı merkezi, yayılan haberlere karşı tüketicileri bilinçlendirmenin yanı sıra, gıda üzerine merak edilen sorulara da yanıt vermeyi amaçlıyor. Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, çağrı merkezine olan ilginin yoğunluğuna dikkat çekerek, "Yurtdışından bile telefonla arayıp, iddiaların doğru olup olmadığı soruluyor. Türkiye’nin birçok yerinden farklı sorular alıyoruz. Bunların arasında donmuş gıdanın nasıl muhafaza edileceği, ürünlerdeki katkı maddeleri hakkında bilgi, Rusya yaşanan domates sorunu, pastörize süt sağlıklı mı gibi sorular ağırlıkta geliyor. Farklı ürünlere yönelik 700 soruya anında yanıt verilebiliyor. Bu soruların yanıtlarına internette oluşturduğumuz siteden de ulaşılabiliyor" dedi. Aldığımız gıdaya güvenmiyoruz
GIDA Güvenliği Derneği’nin 17 ilde, toplam 12 bölgede 661 kişi ile görüşerek yapılan araştırmaya göre, Türk tüketicisinin yarıdan fazlası gıda güvenliğinin 10 yıl önceye göre daha kötüye gittiği görüşüne hakim. Yüzde 38’i geliştiğini, yüzde 7’si ise aynı düzeyde kaldığını düşünüyor."