Paylaş
TÜRKİYE'nin ödemeler bilançosu, bütün bir yıl boyunca gündemimizi işgal edeceğe benziyor. Daha doğrusu; ödemeler dengesi ve bilançodaki cari işlemler açığı rakamları, sık sık gündeme gelecek.
Ekonomik programın daha ilk aylarında, cari işlemler açığının zaman zaman gündeme getirileceğini, bazı çevrelerin büyüyecek olan açık rakamlarını kullanarak, bu programdan geri dönüş yollarını zorlayacaklarını söylemiştik.
İlk üç aylık dış ticaret ve ödemeler dengesi rakamları ortaya çıkınca, bu yöndeki tartışmalar daha da alevlendi. Bu rakamlardan çıkarak, bundan sonra ne yapılabileceği konusunda yapılan tartışmaları gerekli buluyoruz.
Ancak enflasyonla mücadeleden ve alınan kararlı önlemlerden rahatsız olan bazı kesimlerin, sadece kendi gündelik hesapları için, bilimsel olmayan bir söylem içinde bu rakamları gündeme getirmelerini ise kasıtlı olarak görüyoruz.
Uygulanan program sonucu cari işlemler açığının büyüyeceği zaten biliniyordu. Yıllık bazda hedeflenen 2.8 milyar dolarlık cari işlemler açığına, neredeyse ilk üç ayda ulaşılması ise çoğu kişi için sürpriz oldu. Gerçi, ilk baştan belirlenen rakamın, bilerek biraz düşük tutulduğunu, özellikle ihracatçıların tepkisinin çekilmek istenmediğini zannediyoruz ama yine de belirli bir hedef kondu ve bu hedefin yol sonunda ikiye katlanması ihtimali var.
Ankara'da mayıs ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte başlayan tartışmalar, son ödemeler dengesi rakamlarıyla birlikte daha da alevlendi.
ERÇEL'İN AÇIKLAMASI
Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, bir açıklama yaparak, bu cari işlemler açığının finanse edilebileceğini, rezervlerin buna uygun olduğunu söyleyerek, bu tür tartışmaları biraz yatıştırmaya çalıştı, ancak belli ki bu tartışmalar devam edecek.
Cari işlemler açığı belli ki hedeflerin üzerine çıkacak. Şimdi bu rakamın büyümesinden çok, ödemeler dengesinin finansmanının bu cari açığa rağmen nasıl yapılabileceği tartışılıyor.
Her şeyden önce, yüzde 5-5.5'luk büyüme hedefi düşürülerek, bu açığın biraz azaltılabileceği konusunda hemen herkes hemfikir. Talebi daraltan önlemlerle hem ithalatın biraz kısılması, hem de enflasyonun istenen trende doğru çekilmesinin mümkün olup olamayacağı konuşuluyor.
Çünkü en fazla korkulan dengesizliklerden biri, TL'nin aşırı değerlenmesi. Talebi daraltarak enflasyon trendini etkileyip, aşırı değerlenmenin önüne geçilebileceği ve böylece 2001 Temmuz ayındaki kur serbestisine hazırlık yapılabileceğini savunanlar olduğu gibi, şimdilik buna gerek olmadığını söyleyen bürokratlar da var.
ÖTV GÜNDEMDE
Talebi daraltmak için düşünülen, özellikle lüks tüketimdeki KDV artışından şimdilik vazgeçildi, ancak özel tüketim vergisi hálá gündemde tutuluyor. Tabii, bunun için memur ve işçi zamlarının düşük tutulması, her zaman olduğu gibi yine gündemde.
Harcamaların kısılmasını isteyenler de var, ancak buna pek imkán bulunmuyor.
Bütün bu tartışmalar şimdilik fikir düzeyinde. Düşünülen önlemlerin ciddi ciddi ele alınıp karar haline gelmesi için henüz somut bir çalışma içine girilmedi. Şimdilik gerek görülmüyor, ancak ileriye dönük sıkıntının büyümesi halinde yapılabilecekler konusunda da beyin cimnastiği devam ettiriliyor.
Kısacası; ödemeler dengesindeki büyüyen açık rakamları ciddi takibe alındı. Ancak şimdilik ek önlem almaya gerek görülmüyor...
Paylaş