Hakan Şükür'e mızıkçılık yapmayın

KİMİ yönetici ve teknik direktörler, işler kötü giderken çaresizlikten, iyi giderken de rahatın batmasından mucitliğe soyunurlar.

25 yıllık yöneticilik yaşamımda pek çok örnekle karşılaştım. Zamanında bir hocamız, Galatasaray’da yedek kalecimizi orta sahada, hatta forvette oynattı. Bir başka hocamız takımımızın en iyi oyuncularını eften püften sebeplerle kadro dışı bıraktı. Bir başkası, antrenman sahamızı beğenmeyip takıma en uygunsuz yerde kamp yaptırdı.

Galatasaray’da işler, en azından puan olarak, yöneticilerin de teknik heyetin de beklemediği kadar iyi gidiyor. Ve böyle bir zamanda Hakan’ı harcamanın tezgahları kuruluyor.

Hakan Şükür’e 17 senelik futbolculuk hayatında, en uzun yöneticilik yapan biri olarak söylüyorum: Hakan Şükür, futbol yaşamı boyunca hiçbir Avrupa takımına kendi isteği ile transfer olmadı. Kulübe para lazım olduğunda, kurbanlık koyun gibi kapı kapı dolaştırılıp yabancı kulüplere satılmak istendi. Hatta bu iş için kiralanan özel uçağın parasını da ona fatura ettiler. Çocuğunu getirdiği için kadro dışı kaldığında bile gıkını çıkarmadı ve takım içinde hiçbir zaman sorun olmadı.

Tekere çomak sokmayın

Milli Takım’da oyna dedikleri zaman oynayan, gol at dedikleri zaman atan, savunmaya yardımcı ol dendiğinde bunu yerine getiren, yedek otur dediklerinde oturup kaderine razı olan bir futbolcudur. Şimdi, futbol yaşamının sonuna gelmiş, Mayıs ayında sözleşmesi bitecek olan rekortmen bir oyuncuyu sezon ortasında, sağa sola gizli haber uçurarak istenmeyen adam ilan edip mızıkçılık yapıyorsunuz.

Durup dururken Galatasaray yönetimi ve teknik heyetinin, başlarına "Hakan Şükür çorabı" örmelerine hiç gerek yok. Entrika yapmak kolay iş değildir. Öncelikle zeki olmayı gerektirir. Yoksa, böyle elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Tekere çomak sokmaktan vazgeçin! Sizi, en kısa zamanda akl-ı selim ile hareket etmeye davet ediyorum. Aksi halde, kendi darağaçlarınızı kurduğunuzu bilin!

PRİM AVCILARI

Liglere ara verilmesinin de etkisiyle kısırlık çeken bazı köşe yazarları, sütunlarını doldurmak için, kargaların bile güleceği prim polemiği başlattılar. Eleştirme adına Milli Takım oyuncularımızı neredeyse vatan haini ilan ettiler. Kimin parasını, kimden kıskanarak kahramanlık edası ile sahneye çıkıyorsunuz, anlamıyorum.

Özerk federasyon kurulmadan önce, deplasmana giden Milli Takımımız’ın ekstra masraflarını, maçı izlemeye giden zengin işadamlarımız öderlerdi. Çok şükür ki, federasyonun özerkleşmesiyle bu utanç verici uygulama son buldu.

Hala çağın gelişmelerine ayak uydurmakta direnip amatörce düşünmeye devam eden bazı yazarlarımız, milli oyuncularımızı alacakları primler nedeniyle, yerin dibine sokmaya çalışıyorlar. Yıllar önce profesyonel dönemin başladığının farkında bile değiller. Bildiğim kadarıyla en az on iki yıldan beri, profesyonel futbol dünyasında, uluslararası başarılarda, kulüpler ve milli takımların aldıkları paraların % 30 ile % 35’i futbolculara prim olarak dağıtılıyor.

Profesyonel oyuncular, futbolculuğu "meslek" olarak icra ediyorlar ve bu süre de kısa... Bu insanların kazançlarına dil uzatılarak, her şeyden önce alın terlerine saygısızlık yapılıyor.

Dünyanın her yerinde başarılı sporcular, çok kazanıyorlar. Sosyalist rejimlerde de durum farklı değildi. Ayrıca köşe yazarlarımız da diğer pek çok meslek erbabından fazla kazanıyorlar ve onların arasında da kazanç uçurumları var.

Çifte standart

Bu ülkede hiçbir vergi listesinde ismi dahi bulunmayan, ilkokul diplomasını sürücü ehliyeti almak için edinen, binlerce zengin "işadamının(!)", devletin açtığı bütün özelleştirme ihalelerine talip olduğunu, hatta alabildiğini görüyoruz. Bunların "Şuraya 50 milyon dolar cebimden verdim", "Kulüpten 70 milyon dolar alacağım var", "Kulübün bütün borçlarına kefil oldum" gibi küçültücü ifadelerini görmemezlikten geliyorsunuz. Böylelerini eleştirmeyenlerin de mesleği futbolculuk olan, aldığı paranın da vergisini veren bu insanları, kazandıkları zaferden sonra yerin dibine sokma hakları yoktur.

Ulusça hüznümüzün doruklara tırmandığı bir sırada, bir nebze de olsa moral bulmamızı sağlayan Milli Takım oyuncularımız, kazanan her Türk vatandaşı gibi, isterlerse primlerinden bağış yapabilirler. Bunun için kimsenin zorlamaya hakkı yoktur.

Yazarın Tüm Yazıları