GALATASARAY’da kongreye sayılı günler kala, olur-olmaz yerde "Ben, başkan adayıyım" diye ortaya çıkanlar beni endişelendiriyor.
Hiçbir tabana dayanmayan, hatta bir programı bile olmayan "sözde" başkan adaylarının, birleşme bahanesiyle, zaten kısıtlı olan listelerde yer alarak "üst mevkilere" taşınması, kulübe ihanetten başka bir şey değildir. 25 yıllık yöneticilik hayatımda bunun çok zararını gördüm. İdarecilik vasfı olmayan, "hasbelkader" kulübe üye olmuş, "boş laftan" başka hiçbir şey üretememiş, katkı ve faydası olmamış kişilerin, yönetim kurulu listelerinde yer almalarını kabullenemiyorum.
Bunları, cuma akşamı Büyük Kulüp’teki yemekte böyle bir izlenim aldığım için yazıyorum.
"Tek liste olsun, dört başkan adayı birleşsin" diye ikna toplantısı yapmanın kime faydası olacak? Öyle başkan adayları gördüm ki, listelerinde yer alan kişilerden bile oy alamadılar.
Gelelim başkan adaylarından Adnan Polat’a.
Sayın Polat’ın yöneticilik hayatında, Galatasaray’a "elle tutulur" bir faydası olmadı. Kendisine verilen geniş yetkileri de olumlu kullanamadı. Gerçekleştirdiği transferler de, başında olduğu mali işler de tam bir fiyasko. Kaynakları heba etti. Kulübün on yıllık geleceğini sattı. Üstelik, buradan gelen parayı "yanlış hesaplara" yatırdı. Galatasaray ile SPK’nın karşı karşıya gelmesine yol açtı. Böylece, sadece yöneticilerin değil, kurumsal olarak kulübün de başını belaya soktu.
Gönül bağım var
Bütün bunlar bir tarafa, Adnan Polat başkan seçildiğinde, Özhan Canaydın’ın bankalara verdiği 100 milyon dolar civarındaki kişisel teminat ve kefaletini üzerine alacak mı?
Adnan Polat için söylediklerimi, adet yerini bulsun diye, diğer başkan adaylarına da ithaf ediyorum. Zira, onların başkan olmaları hayalden başka bir şey değil.
Bu yazıyı okuyanlar, Özhan Canaydın’a "yağ" çektiğimidüşünebilirler.
Benim, artık Galatasaray’la tek ilişkim gönül bağımdan ibaret. Bunun dışında, maddi ve manevi hiçbir beklentim yok. Daha önce de Özhan Canaydın’ı en ağır şekilde eleştirdim. Bundan böyle de, gerektiğinde eleştirilerim devam edecek.
Özhan Canaydın’ın aday olup olmayacağını, yarınki başkan adaylarının oy pusulası renk seçimine gidip gitmeyeceğini de bilemem. Ama şunu çok iyi biliyorum: Galatasaray’ın yeni bir macerayı kaldıracak gücü yok.
Kadere bak
GALATASARAY’ın Avrupa kupalarında başarılı olduğu dönemlerde "yalandan Galatasaraylı" olan nice Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar gördüm. Kadere bak ki, ben de 63 yaşımda, salı akşamı oynadığı futbolla beni heyecanlandıran Fenerbahçe’yi gönülden destekledim.
Fenerbahçeliler’i, başta başkan Aziz Yıldırım, yönetim kurulu, teknik kadro ve futbolcuları olmak üzere yürekten kutluyorum. Aziz Yıldırım’ın mikrofon uzatıldığında, "En büyük başkansınız" ifadesine "Hayır estağfurullah, ne yaptımsa yönetim kurulumla beraber yaptım. Bu başarı hepimizindir" açıklaması da çok anlamlıydı.
Umarım diğer kulüp başkanları da bu sözlerden gereken dersi çıkarırlar. "Küçük olsun benim olsun" kompleksinden kurtulup, başarıyı ekipleriyle yakalamaya çalışırlar.
Sakın unutulmasın! Başarıyı paylaşmayan, başarısızlığı da paylaşacak kimseyi yanında bulamaz.