Başkanların arkasındayım

Verelim padişah yetkilerini olsun bitsin. Hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın takımlarını yönetsinler. Kayd-ı hayat şartıyla başkanlıklarını sürdürsünler; Allah gecinden versin, vefatları halinde de yerlerine tayin ettikleri veliahtları geçsin.

PEK değerli ve çok sayın kulüp başkanlarımız, şan ve şöhreti, koltuk sevdasını akıllarının ucundan dahi geçirmezler. Sadece ve sadece kulüplerinin geleceği ve yüksek çıkarları uğruna aday olup, her ne pahasına olursa olsun seçilme uğraşı verirler. Bu yolda bizlerin hayalini dahi kuramayacağımız dahice yöntemler icat ederler. Bir kez seçildikten sonra kendilerinden başka hiç kimsenin başkanlığa layık olmadığını anlarlar. Tekrar tekrar başkan olabilmek için her seçimde binbir zorluğa göğüs germek zorunda kalır, değerli zamanlarını bir de bu işlere harcarlar.

Söz ve vaatlerini yerine getirmeseler de kıvrak ve müthiş zekaları ile işi pişkinliğe vurmanın inanılmaz örneklerini sergilerler. Seçimi kazanmasına katkı sağlayacak oy potansiyeli yüksek, popüler kişileri kerhen listelerine alırlar. Ancak, anlayışsız bu kişiler seçimlerden sonra işlevlerinin sona erdiğini idrak edemediklerinden, onca dertleri arasında bir de kendilerine ayak bağı olan bu kişileri pasifize veya ekarte etmek için çaba sarfederler. Her konuda, özellikle futbolda tam bir uzman olduklarından tüm işlere yetişmeye çalışırlar.

Başkanlarımızın her biri ayrı bir fedakarlık örneği olan daha nice davranış ve uygulamaları var ki, saymakla bitmez... Yalnız görünüyor ki, 3 başkan koltukta kalmak için bütün mazeret haklarını kullandılar.

Yardımcı olalım!

Peki bizim için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bu başkanlara biz nasıl yardımcı olabiliriz diye hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm... Yıllardır olayların bizzat içinde yaşayarak edindiğim bilgi ve birikimlerimden de yararlanarak hemen aklıma gelen bir kaç önerimi sizinle de paylaşmak istiyorum.

* Başkanlarımıza, kötü gidişlerin tek sorumlusu olarak teknik direktörü gösterip bunları 3 defaya kadar kovma ve ayrıca her seçimde "kurtarıcı" ilan ettikleri bir teknik direktörü getirebilme hakkı tanımalıyız.

* "Yıldız" alma sözlerini yerine getirememenin ezikliğini duymamaları için 4 adete kadar işe yaramayan, sadece gelirken değil giderken de üstüne para alan futbolcuları transfer etmelerine izin vermeliyiz.

* Seçimi kazanabilmek için listesine alıp 2. başkan (Futbol Şubesi Sorumlusu) yaptığı kişileri 3 defayı aşmamak üzere, sonraki seçimlerde yönetim dışında bırakabilme olanağı sağlamalıyız. (Aziz Yıldırım, Uğur Dündar, Sadettin Saran ve Atilla Kıyat ile Özhan Canaydın da Ali Dürüst, Ergun Gürsoy ve Adnan Polat ile bu yetkilerini kullandılar. Beşiktaş’ta uygulama daha farklı... Onlar işin kolayını bulmuşlar. Seyirciyi kışkırtan, en geç iki haftada istediği sonuca ulaşıyor. Ne hikmetse, başkanların bu tutumuna kongre üyeleri de sessiz kalıp harcanan bu yöneticilerin suçlarının ne olduğunu sorma zahmetine katlanmazlar. Medyamız da başkanlarla bozuşmamak için konuyu irdelemez.)

Uğraştırmayalım

* Yerine getiremeyeceklerini bilseler de kongre üyelerinin "Bu başkana helal olsun" diyerek desteklerini sağlamak için teknolojinin tüm olanaklarından yararlanarak, aynı yöntemle satış yapan müteahhitlere bile parmak ısırtan, tesis vaatleriyle ilgili bilgisayar animasyonları ve maketlerle görsel şovlar yapmalarına destek olmalıyız diye kafa yorarken aklıma çok daha ilginç, ilginç olduğu kadar da yararlı başka bir fikir geldi.

İsterseniz gelin başkanlarımızı bunlarla hiç uğraştırmayalım. Verelim padişah yetkilerini olsun bitsin. Ağızlarından çıkan kanun olsun. Hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın takımlarını yönetsinler. Kayd-ı hayat şartıyla başkanlıklarını sürdürsünler; Allah gecinden versin, vefatları halinde de yerlerine tayin ettikleri veliahtları geçsin. (Sadece M.Ali Yılmaz, Aziz Yıldırım maketlerini gerçekleştirmiştir.)

NOT: Aynı yetkilerin Trabzon Kültür Derneği’nde de uygulanmasından yanayım. Zira 20 yıldır bu derneğin başkanıyım ve önümüzdeki günlerde seçim var.)

Polat taşıyacağın kadar yüklen

HASBELKADER dahil olduğum yazı işinde anladığım bir gerçek var. Biri ile ilgili bir yazı yazarken, o kişinin adını kesin olarak vermelisiniz. Yazmaya yeni başladığımda, üzülmelerinden çekindiğimden itham ettiğim insanları çoğullaştırıp soyutluyordum.

Oğlum (Ali Gürsoy) "Baba, sen hiç yazma, çünkü korkak yazıyorsun" diye beni ağır biçimde eleştirmişti. Çocukluğumdan bu yana korkusuzluğumla övünmüş, her türlü riskli olayın içine girip çıkmış biri olarak çok öfkelendim ve onu kıracak davranışlarda bulundum.

Ama o yılmadı, geri adım atmadı. Ne de olsa benim oğlumdu. Sonunda oğlumun haklı olduğuna karar verdim. Açık ve isim vererek yazmaya başladım. Belki bazılarını kırdım, ama diğer insanları da zan altında bırakmamış oldum.

Ceremesini ödetirler

Adnan Polat,
Fenerbahçe’nin sözcüsü Nihat Özdemir, kulübünü ve seni kızdıracak laflar etti. Buna tepki göstermekte yerden göğe kadar haklısın. İçeriğinin haklı olduğunu düşündüğüm şikáyetinde, haksız duruma düşmemek için itham ettiğin insanların ismini mutlaka vermelisin.

Bir şey biliyorsan, isim vererek açıkça söyle, bütün bir camiayı zan altında bırakma! Yöneticisinden taraftarına kadar bütün Galatasaray yanında olacaktır. Açık ve net konuşmazsan, altından kalkamayacağın ifadelerle karşı karşıya kalırsın.

Makamlar yürek ister. Yoksa herkes, her şeyden sorumlu başkan yardımcısı olur. Üstüne yıkılan bazı görevlerin yetkilerini almış olman hoşuna gidebilir. Tek ve önemli olabilirsin. Başkan ve 10 yöneticiyi sorumluluktan kurtarmış olabilirsin. Unutma ki, iyi günlerinde fark etmezsin, ama işler kötüye gidince herkes sorumlu olarak seni gösterir, ceremesini de ödetirler. Sadece taşıyacağın kadar işi yüklenirsin, çok daha başarılı olursun.

Aldatırken aldanmayın

iSTER yazı hayatına yeni girişimin heyecanına, ister bu işi çok benimsememe verin, sayıları bir hayli fazla olan arkadaşlarıma yazılarımı okuyup okumadıklarını sorarım. Okumayanlara söylenir, okuyanların da düşünce ve tepkilerini öğrenmeye çalışırım.

Sıkça karşılaştığım arkadaşlarım, ne kadar doğrudur bilmem, belki de dilimden kurtulmak için sabahları önce benim yazımı okuduklarını söylerler.

Geçen yazımda da bahsettiğim bir yürüyüş sonrası kahvaltıda söz döndü dolaştı, o hafta çıkan yazıma geldi. Yürüyüş ekibimizden "ipten adam alan" Avukat Şenol Birinci’ye dönerek "Şenol ağabey, bu haftaki yazımı okudun mu?" diye sordum. Hemen "Okumaz olur muyuz Ergun’cuğum" şeklinde cevapladı. Bu arada muzip bir arkadaşımız "Şenol ağabey, Tigana’nın kürdanıyla ilgili yazı ne güzeldi değil mi?" diye sordu. Şenol Ağabey bana dönerek "Ergun’cuğum yazıyı çok beğendim, eline sağlık, hakikaten nedir bu Tigana’nın hali, koymuş ağzına tahta parçasını yiyor" demez mi? Hepimiz gülmekten kırıldık. Çünkü ben değil o hafta, hiçbir zaman Tigana ile ilgili böyle bir yazı yazmamıştım.

Uluç’a mektup

SEVGİLİ Hıncal Uluç... "Mustafa Koç’a soru" başlıklı yazını okudum. HaberTürk reklamını kızdıkları için mi kestiklerini soruyorsun.

Koç ailesi diyaloga girmez. Mustafa Koç’tan boşuna cevap beklememen için açıklamayı ben yapayım dedim.

Üniversite yıllarımda girdiğim Koç Grubu’nda 5 yıl profesyonel olarak çalıştım. 34 yıldır da müteahhit olarak iş yapıyorum.

Herkes bilir ki, Rahmi Koç iyi bir Beşiktaşlı, Mustafa ve Ali Koç da fanatik Fenerbahçelidir.

Yöneciliğimin en çılgın dönemlerini, Koç Grubu sayesinde para kazandığım zamanlarda geçirdim. Çoğu zaman da patronlarımı üzdüm. İsteseler, belki beni durdurabilirlerdi.

Bunu yapmadıkları gibi, tuttukları takımlar kaybettiklerinde yaptığım şakaları da hoşgörü ile karşılarlardı. Açık söyleyeyim, aynı toleransı ben gösteremezdim.

Benim Koç ailesi fertlerinde gözlediğim ve emin olduğum iki karakteristik özellik var. Asla polemiğe girmezler, karar ve uygulamalarında da duygularının hiç etkisi olmaz. Grup olarak da her firmaya eşit mesafede dururlar.

Bu gerçek bilgilerden sonra artık Mustafa Koç için kuşku duymayacağını sanıyorum.

Korkma, uğursuz DEDİRTMEM...

ŞİMDİYE kadar Galatasaray’ın hiçbir deplasmanını kaçırmayan Fatih Gökşen Kayseri’ye gitmeyerek ilginç bir uğur denediğini, bunda da başarılı olup nihayet kazandıklarını ve çok mutlu olduğunu açıklamış.

Bu uğur işine ben de biraz inanırım. Geçen sezon da başkanımız uğur yapıp hiçbir deplasmana gelmedi. Uğuru tuttu, sayesinde G.Saray şampiyon oldu.

Bu sezon takımımızın şampiyon olması pek mümkün görünmüyor.

İnşallah bu sezon senin uğurun tutar da Galatasaray şampiyon olur.

Fatih’ciğim korkma, sana uğursuz dedirtmem.
Yazarın Tüm Yazıları