Gerets’i ve bu maçta kapasitelerinin üzerine çıkan oyuncuları suçlamaktan vazgeçelim. Suçlu, 3 dönemdir "Gerekli oyuncuları alacağı" sözünü vermesine rağmen, PAF’taki oyuncularımızdan üstün olmayan yabancıları, sırf "transfer yapmış olmak için" transfer edenlerdir.
GALATASARAY’ın, Liverpool önünde en azından beraberliği kaçırdığını öne sürüp "ah-vah" edenler de oldu, "şerefli" diye niteleyerek mağlubiyeti başarı gibi takdim etmeye kalkanlar da...
Otuz yıl kadar önce, Türkiye’de yenmedik takım bırakmadan şampiyon olan Trabzonspor, Liverpool’la eşleşip ilk maçı Trabzon’da penaltı golü ile 1-0 kazanmıştı. Otoriteler (!) hemen Ali Kemal’i "Black Keagan" yapıp Trabzonspor’u da turun favorisi ilan ettiler.
Ben de rövanş maçına gitmiştim. İlk 18 dakikada 3-0 öne geçen Liverpool, sonrasında kendini sıkmadan oynadı ve maç bu skorla bitti. Trabzonspor’un 72 dakika gol yememesi öne çıkarılıp oyununun güzelliğinden ve "onurlu mağlubiyet"ten söz edildi.
Galatasaray’ınki de aktardığım Trabzonspor maçının kopyası gibi oldu.
Herkesin gözünden kaçmış, maçı bir daha seyredin. Galatasaray, 2-0 mağlupken dahi, "skor faciası" yaşarım korkusu ile oyunu yavaşlatıp vakit çalmaya çalıştı.
Gerçek suçlu
Futbolun sürprizlere en açık müsabaka olduğu gerçeğini, herkes biliyor. Ama herkesin bildiği bir başka gerçek daha var. Zayıf takımlar bazen kuvvetli takımları yenebilirler. Kuvvetli takımlar ise çoğu zaman yenerler.
Bırakalım bu işleri... Kadrolar, denk falan değil. Bu kadro ile Jose Mourinho teknik direktör olsa, sonuç değişir miydi? Erik Gerets’i ve bu maçta kapasitelerinin üzerine çıkan oyuncuları suçlamaktan vazgeçelim.
Suçlu, 3 dönemdir "Gerekli oyuncuları alacağı" sözünü vermesine rağmen, PAF takımımızdaki oyuncularımızdan üstün olmayan yabancıları, sırf "transfer yapmış olmak için" transfer edenlerdir.
Kristof Kolomb bir tane
FATİH Terim, Milli Takım’ı açıkladı. Biz de kamuoyu olarak, kadroya seçilen oyuncuları takip edip, ilgileniyoruz.
Soruyorum... Milli Takım’a, Vestel Manisaspor’dan girecek hiç mi oyuncu yok? Eğer hiç kimse yoksa, bu takım milyonlarca dolarlık kadroların üstüne nasıl çıkıyor?
Milli Takım’daki teknik direktörlüğü döneminde Ersun Yanal’a polemikleri nedeniyle pek sıcak bakmayıp eleştirdim. Ama şu anda takımının ve kendisinin sergilediği performanstan dolayı hakkını teslim etmeyi, bir futbol adamı olarak görev biliyorum. Ben dahil, herkesin kıskandığından adım gibi eminim.
Ersun Yanal’ın takımından, Milli Takım’a oyuncu alınmaması yanlış.
Bana göre Hakan Balta, Selçuk ve Burak bir gün mutlaka Milli Takım’a girecek. Bari, bu oyuncuları bir an önce Milli Takım’a çağırarak elemelerde de yararlanalım.
Gheorghe Hagi, Galatasaray’a hoca olarak geldiğinde, Fatih Terim’in takımdan gönderdiği oyuncuları derhal affedip kadroya almış, bir müddet sonra da hepsini göndermişti.
Kristof Kolomb bir tane... Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok. Bir hocanın oynatmadığını diğerinin oynatması ya da oynattığını oynatmaması, hepimize zarar veriyor.
Milli Takım’a "isimler" değil, formda olup hak edenler alınmalı. Bu futbolcular isterse "Arsinspor"da oynasın... Yine adım gibi biliyorum ki, Hakan Balta, Selçuk ve Burak üç büyüklerde oynasalar, banko Milli Takım’da olurlardı.
Milli Takımımız’ın başarısı için bu zihniyet değişmeli, husumetler unutulup yeni bir anlayış ve sistem getirilmeli...
En medyatik başkan bizim başkan
ESKİ başkan Faruk Süren’e başkanlığı döneminde, bunca sportif başarı (Türkiye’de UEFA ve Süper Kupa’yı görmüş ilk ve tek başkan) kazanmasına rağmen, neden hiç kürsülerde, yazılı ve görsel medyada gözükmediğini, sordum. Aldığım cevap aynen şöyle:
"Sen hiç bu güne kadar Manchester United, Arsenal, Real Madrid, Barcelona, Milan, Juventus’un başkanlarını ortalıklarda gördün mü ki, kupa törenlerinde kürsüde göresin. Onlar, onca başarıya karşın medyanın karşısına çıkıp konuşmazlar.
Kazanılan tüm ganimetler, diğer yöneticiler tarafından getirilip kendilerine sunulur. Biz de bunlar gibi dünya takımı olabilmek için yola çıkmıştık. Baskılara karşı koyup medyadan kaçtık. Bana göre başkanların sürekli medyada yer almalarının sebebi, başarısızlıklarını örtbas etme çabalarından kaynaklanmaktadır."
Ergun Gürsoy olarak Faruk Süren’in bu sözlerinin altına imzamı atıyorum. Kaldı ki bu başarıların bir kısmında ben de vardım...
Şimdi gelelim üç büyük kulübün başkanlarına... Yaptığım araştırmaya göre, başkanların 1 Ocak 2006 tarihinden bu güne kadar televizyonlarda katıldıkları canlı yayın sayıları şöyle:
Aziz Yıldırım (Fenerbahçe Başkanı) 2 defa (1 Star, 1 FB TV)
Yıldırım Demirören (Beşiktaş Başkanı)2 defa (1 Star, 1 Haber Türk)
Özhan Canaydın (Galatasaray Başkanı) 15 Defa (3 Star, 3 Lig TV, 2 NTV, 2 CNN Türk, 1 atv, 1 Haber Türk, 1 TV8, 1 Flash, 1 Kanal D)
Yazılı basına çıkma yarışında da bizim başkan açık ara önde...
Tanıdığımdan bu yana röportaj yapanlara, medyaya çıkanlara en acımasız itham ve eleştirilerde bulunan da yine bizim başkan...
Yukardaki istatistiki bilgilere bakıp Galatasaray Televizyonu yayına başlayınca halimizin ne olacağını çok merak ediyorum.
4 büyüklerin MARİFETİ
GALATASARAY, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzon sapır sapır dökülüp puanları dağıtınca, herkes bunu Avrupa yorgunluğuna bağladı. Gülüyorum...
Ben daha ligin 8. haftasında yorgunluktan (!) puan kaybedildiğine, 30 yıllık yöneticilik yaşamımda ilk kez tanık oldum. Sekiz maçta havlu atan bu takımlar, yoğun kış şartlarında ve üç ayrı ligde (Türkiye Ligi, Türkiye Kupası, Avrupa Kupası) yorgunluklarını nasıl atıp mücadele verecekler?
Allah rızası için biri çıkıp gerçeği görsün. Gerçek şudur: Bu dört büyüklerin yaptığı transferler yanlıştır.
Soruyorum; bu Deivid’i, Lugano’yu, Edu’yu, İnamoto’yu, Carrusca’yı, Delgado’yu, Ricardinho’yu, Runje’yi, Musampa’yı bizimkilerden başka hangi kulüpler milyonlarca dolar saçarak alır?... Yazık ülkemin seyircisine, yazık ülkemin parasına...
YAŞ 35 GOL 35
HAKAN Şükür’ün golcülüğünün tartışıldığı bu günlerde Fenerbahçeliler, Tuncay’ın 9 gollük rekorunu (!) konuşuyor... Bir rekor da ben size söyleyeyim. Bir kısmı şampiyonlar şampiyonu takımlara atılmak kaydıyla 35 gol... Kim mi atmış? Sahada hala basmadık yer bırakmayan, futbolu bıraksın denilen 35 yaşındaki Hakan Şükür...
Not: Hakan Şükür gerçeği ve Galatasaray’a transferi direkten dönen Gökdeniz yazıları haftaya...
İkinci kez AYDIN
GEÇEN sezon son dakikada kişisel becerisi ile attığı golle şampiyonluğun mimarlarından olan, daha sonra şans bulduğu bütün maçlarda beğeni ve sempati kazanan, yeteneği konusunda herkesin birleştiği Aydın ortalıkta yok...
Transferin son günlerinde, Ankaragücü menejeri Ayhan Akbin, ısrarla Aydın’ı kiralık istedi. Teklifi, "Bu yetenekli genci, oynama şansı çok yüksek olan Ankaragücü’ne verelim" diyerek, Adnan Sezgin’e ilettim. Cevaben "Ağabey imkansız, hoca onu oynatacak" dedi.
Yazık ediliyor
Bu yoğun maç trafiğinde Aydın’ı kadroda göremiyorum. Bu da yönetimle teknik heyet arasındaki diyalog eksikliğini gösteriyor.
Kadro dışında kalarak veya kenarda oturarak, yani oynamadan futbolcu olunmaz.
Bu çocuğa yazık ediliyor kanısındayım. Kaldığı süre boyunca Galatasaray’a 5 milyon dolara mal olacak Carrusca’ya gösterilen sabır ve hoş görünün yarısını Aydın’a gösterin, yeter. Merak etmeyin, sizi mahcup etmez...
Eğer oynatmamakta ısrar edeceksiniz de tavsiyem, hiç değilse bu çocuğun ikinci yarıda banko oynayabileceği bir takıma şimdiden angaje edilmesidir.