Paylaş
İstanbul kültürünü yaşatan TRT İstanbul Radyosu, bugün terk edilmiş izlenimini veriyor. Harbiye’deki o ihtişamlı binanın koridorları, bir zamanlar Türkiye’nin en değerli sanatçılarına ev sahipliği yapıyordu. Her adımda dev bir sanatçıya rastlanırdı. Eserleriyle güzel duygulara davet eden birbirinden şık, birbirinden kibar, birbirinden üretken ve naif isimler...
TRT İstanbul Radyosu’nda Eğitim Kültür yayınları kalkmış. 1953’ten bu yana pek çok gencin eğitim merkezi olan Çocuk Kulübü kapatılmış. Oya Başar, Perihan Savaş ve Güner Ümit’in rol aldığı programlar artık yok. Haftasonu programları bitirilmiş. Kayıtların yapıldığı A Stüdyosu o kadar boş ki, kiraya veriliyor. Hatta geçen yıl Bahar Korçan bir defile yapmış...
Tiyatro Şubesi’nin stüdyosu suskun. Artık kayıt yapılmıyor. Eskiler tekrarlanıyor. Ve hatta yayın süresi günden güne kısaltılıyor. Radyo günlerinin heyecanla beklenen dizileri Arkası Yarın’lar, bir saatte reklamsız dinlediğimiz Radyo Tiyatrosu, çocuklara hitap eden ve 5-6 bölümlük dizi olarak aktarılan Çocuk Bahçesi artık yok. Doğa ve insan sevgisiyle toplumsal duyarlılık mesajlarıyla umut aşılayan, dünya edebiyatını paylaşarak dünya insanı yaratan, fondaki klasik müziklerle berrak düşünmeye katkıda bulunan bu programlar artık yok...
Radyo-3’teki klasik müzik yayım süresi azaltılmış, vericiler sadece sahil ve İstanbul kesimine ulaşıyor artık; tüm Türkiye’ye değil. Yayınlar, konuk getirilen müzik programlarına dönmüş durumda. İnsan profili değişmiş. Herkes birbirinden, sürülmekten korkuyor.
Stüdyoların ceviz kapılarının pirinç kolları sessizce çıkarılmış. Şimdi kırmızı plastik kapı kolları var. Birilerinin kırmızı kol satası gelmiş diye düşünüyor insan.
“İşte böyle... Hal-ü Hak” diye bağıracak halim yok. Fakat milli değerlerimiz, kültürümüz, anılarımız diye her gün ahkam kesenlerin, bunlara nasıl sahip çıktığını bir de bu cepheden öğrenmiş olduk.
Geçmiş Dünya Radyo Günü kutlu olsun.
Sen paradan haber ver
İstanbul’da tanıdık bir yüz değilseniz, barlara, eğlence mekanlarına girmekte zorluk yaşarsınız. Cebiniz parayla da dolu olsa bu gerçek. Kapılarda içeri girebilmek için çok dil döken, görünüşleri son derece normal insanlara hepimizi sıkça rastlamışızdır.
Yurt dışına çıktığımda, barlardan çok püskürtüldüğüm oldu. Hepsinde de haklıydılar. Formayla girmeye çalışmak, sarhoşluk ve tipten kaybetmek dostluk kurabildiğim kapı görevlilerin söylediği nedenlerden bazıları olarak makus talihime kaydedildi.
Fakat son olarak gittiğim Londra’da sistem bayağı farklı geldi. Ünlü kulüplerin kapıları çoğunlukla Türkler’e emanet edilmiş. Yani içeri girebilmek için İngilizce konuşmanıza gerek yok.
Yeterince ayıksanız, sorunsuzca girebiliyorsunuz. Sadece küçük bir şartları var. İçeride kaç para harcayacağınızı soruyorlar. Bize, minik bir stand için 1.000 Pound harcamamız gerektiğini, kabul edersek girebileceğimizi söylediler. 500 Pound verebileceğimizi söyledik, “Biz sizi tutmayalım” yanıtı aldık. Teklif ettiğimiz parayı kabul etselerdi birkaç kadeh için bu parayı ödeyecek, sonra da birkaç gün kendimize gelemeyecektik.
“Acaba Türkiye’de bu sistem geçer mi?” diye merak ettim. Kapıda, yüzünüze dik dik bakıp hiçbir şey söylemeden “giremezsiniz” diyeceklerine, direk gerçeği söyleseler, galiba daha iyi olur.
Store’ların anası
Soğuğa iyice garkolmak için maça gittim. İstikamet TT Arena’ydı: Galatasaray-Kayserispor maçı. Maç kadar, yeni açılan GS Store’u merak ediyordum. Çok haberini okudum, yakından görmek istedim. Gerçekten muhteşem bir iş çıkarmışlar. Bu kadar büyük olduğunu tahmin etmiyorum. Stadyumun bir kopyasını yapmışlar. İki katlı. Alt kat, Galatasaray ve Nike ürünleri, üst kat tam bir şenlik. Ali Sami Yen’den sökülüp, getirilen koltuklardan mini bir arena yapılmış. Koltuklar dolu, sanki herkes birinin çıkıp konuşma yapmasını bekler gibi oturuyordu. Dev ekranlar ve oyun salonlarına da ilgi yoğundu. Yürüyen merdivenle çıkıp, cam merdivenle iniliyor. Sadece 12 tane olmasına rağmen, kasalara ulaşmak zor. Yapı olarak da çok güzel. Darısı diğer kulüplerimizin başına.
W partileri
Mert Vidinli, birkaç yıldır İstanbul’da yaşayan Ankaralı bir genç. Geldiğinden beri şehrin gece hayatının şifresini çözmüşe benzer. Akaretler’deki W Lounge’da salı geceleri yaptığı partileri, çaktırmadan göz altına aldım. Richie Rich koduyla yapılıyor partiler. Gidenler memnun, eğlence kaliteli diyor. Karda buzda, düz yolda yürümenin zor olduğu bu günlerde bile doluyorsa, ziyaret etmenin vakti geldi. Salı gecesi yaptığı Sevgililer Günü partisi de hala konuşuluyor. İlginç isimlerin geldiğini duydum. Bu salı bakıp, bir rapor hazırlarım.
Paylaş