ENERJİ ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler dün Botaş’ta basın toplantısı yapıp son zammı teknik olarak savundu. İyi de, Botaş’ın, yani teknisyenlerin bu işte sorumluluğu olduğunu kimse söylemedi ki... Söylenen, eleştirilen bu kadar yüksek zammın geçmişten gelen yanlışların etkisiyle bu kadar yüksek tutulduğu ve bunun siyasi bir karar olduğu...
Bakan Güler, teknik zam hesaplamalarında Botaş’ın belediyeden ya da başka yerden alacaklarının yer almadığını, bunların nakit akım tablosunda yer aldığını söylüyor.
Zaten doğrudan bir etki söz konusu değil. Ancak 5 yıl öncesine kadar en karlı KİT olan Botaş’ın şimdi bu karı etmeyişinin sebebi, Hükümetin uyguladığı politikalar değil mi?
Diyoruz ki; Botaş teknik olarak otomatik hale gelen, gerekli zammı yapsın ama bunun tüketiciye aynı oranda yansımaması için geçici olarak vergi oranlarıyla oynansın. Maliye daha önce akaryakıtta, sigarada yaptığını burada da yapsın, belirli süreler için vergi oranlarını düşürüp artırarak Botaş’ın zamlarının aynen tüketiciye, sanayiciye yansımasını engellesin..
Maliye diyor ki; benim gelir kaybına tahammülüm yok, vergiyi düşüremem, yapılan zammı aynen mevcut vergi oranlarını da uygulayıp, tüketiciye ve sanayiciye yansıtırım...
Şimdi soruyorum; eğer popülist politikalarla, siyasi yatırımlar ve kararlar nedeniyle Botaş bu kadar kötü duruma düşürülmese, yine eskisi gibi en karlı KİT olsa, bu karını temettü olarak Hazine’ye vermeyecek miydi? Hazine bu paraları aldığı zaman çok daha rahat bir konuma gelir, o zaman da Maliye’nin belirli süreler için vergi kaybına tahammülü olmaz mıydı?
İşte Maliye o zaman bu vergi indirimlerine razı olmak zorunda kalmaz mıydı?
Ekonomi bir bütündür ve bir yerden fiyatlara müdahale edip, sübvansiyonlara başladığınız zaman, trilyonlarca liralık kar elde eden KİT’lerin tüm dengesini bozduğunuz zaman, bunun sonu gelmez. Bileşik kaplar örneği bu hata ekonominin her yerini etkiler, bozar....
Hep halının altına süpürerek saklamaya çalıştığınız pislikler, işte böyle zor dönemlerde, gün yüzüne çıkar... Bunun adı da popülizmdir, bunun adı kötü yönetimdir.
Elektrik zammı şart, enflasyon azacak
ÖĞRENDİĞİM kadarıyla Botaş’ın maliyetleri yansıtmamamsı halinde üstleneceği yükün toplamı 700 milyon dolarmış. Botaş’ı o kadar zor duruma düşürdünüz ki, Botaş’ın bu yükü üstlenmesi artık imkansız. Adamlar işi gücü bıraktı mesailerinin büyük bölümünü o kastettiğiniz nakit akımına harcıyor, günü çevirmek için oradan buradan borç alıp ödemekle, günleri geçiyor.
Bunun yerine formül belliydi; Maliye Bakanlığı bu yükün en azından bir bölümünü vergi indirimiyle absorbe edebilir, daha sonra fiyatlar ineceği için eski gelirine, hatta daha fazlasına zam yapılmadan yine ulaşabilirdi.
Şimdi en kaba hesapla, yani elektriğin yüzde 50’sinin doğalgazdan elde edildiği varsayımıyla, elektriğe yüzde 12 civarında zam gerekecek. Doğalgazın üretim maliyetlerini çok etkileyeceği büyümeye olumsuz etki yapacağı kesin. IMF’e "büyümemizi kısıtlıyor" diye karşı çıkan Başbakan, işin bu yönünü hiç mi düşünmüyor?
Doğal olarak hem ihracat yapan hem iç tüketime çalışan sanayicinin maliyetleri çok yükselecek. Ne kadar iç talep kısıtlı da olsa, ürettiği mala zam yapmak zorunda kalacaklar başta türlü faaliyetlerini sürdürmeleri mümkün olamaz, başka türlü üretim yapamazlar...
Öyle olunca da, zaten artış eğilimindeki enflasyon daha da azacak.
Ama vergi indirimi yoluyla bir süreliğine tüketiciye yansıtmadan, ya da daha az yansıtarak bu iş götürülseydi, hem sanayici hem halk, kış aylarında bu kadar zor durumda kalmayacak, hem de enflasyon bu kadar azdırılmayacaktı. Mart geldiğinde, hemen seçim öncesinde bu kez indirim yapacaksınız ama tüm malların fiyatlarına yapılan zamlar artık geri gelmeyecek...
Bu işin sorumlusu bizzat Başbakandır. Yıllarca önüne gelen zam kararlarını geri çevirip, indirimleri kameraların karşısına çıkıp bizzat açıklayan Başbakan, şimdi bu zamma onay verdi, bürokratlarını bakanlarını kameraların önüne atıp, "zammı anlatın" diyor...
Kastım en tepesi için; bunun adı kötü yönetim değildir de, nedir?