Paylaş
YUNANİSTAN Başbakanı Çipras ne kadar anlaşmanın iyi taraflarını öne çıkarsa da, referandumda hayır denilen şartların çok daha ağırını ödemek zorunda kalacak. Faturanın daha da ağırlaşmasının nedeni ise Yunanistan halkı ve başbakanının Avrupalı ortaklarında yarattığı güvensizlik duygusu. Avrupa Birliği ülkeleri özellikle de Almanya, Yunanistan’ın bu kez verdiği sözlerin yerine getirilmesini garantiye almak için ek şartları kabul ettirmiş gözüküyor.
Bu olay bize 2000 yılında IMF ile anlaşma sürecinde yaşadıklarımızı hatırlattı. 1994 yılında IMF’le anlaşma yapılmış, belli bir program üzerinde anlaşılmıştı. Ancak dönemin Başbakanı Tansu Çiller, anlaşmanın üzerinden daha 6 ay geçmeden çark etti ve sözlerini yerine getirmemeye başladı. Sonunda IMF anlaşması bitti, zor günler yaşadık ama bu dönem yaratılan güvensizliğin faturasını Türkiye 2000 yılına kadar çekti. Kaç kez IMF’e gidilip yeni anlaşma istendi ama güvenmedikleri için yapmadılar. Son olarak Hikmet Uluğbay’ın liderliğinde 1999’de yapılan müzakerelerde, IMF yeniden güven verilmesi için “önden beslemeli” bir anlaşma istedi. Yani şartlarını sıralayıp, “bunları yapın sonra gelin anlaşalım” dedi. İşte bankacılık sektöründeki konsolidasyon, emekli yaşının yükseltilmesi başta SSK’da yapılan reformlar, özelleştirmeye ilişkin yasa ve uygulamalar, IMF’le anlaşmanın ön şartları oldu. Bunları yaptıktan sonra verilen güvenle 2000, daha sonra da 2001 yıllarındaki anlaşmalar yapılıp kaynak sağlandı ve ekonomide şimdiye kadar süren istikrar böyle sağlanabildi.
İşte AB ve diğer kreditörler Yunanistan’a da, yarattığı güvensizlik nedeniyle “önden beslemeli” bu ağır şartları dayattılar. Yunanistan belli yasaları çıkarıp sonra resmi olarak anlaşma masasına oturacak denmesinin nedeni bu.
Bu yasalar geçmezse anlaşma olmayacak. Bu ağır şartların hükümeti zorlayacağı kesin. Belki de bu nedenle Yunanistan’da yeniden seçim olacağı ya da geniş tabanlı bir koalisyon hükümetinin kurulacağı söylenmeye başladı.
Öyle ya da böyle, on yılların biriktirdiği sorunlar şimdi çözülmeye çalışılacak. Referandumda daha hafif şartlara hayır diyen Yunanistan halkı da, bu tavrının bulunduğu Birlikte yarattığı güven kaybını, daha ağır fatura olarak ödeyecek.
AB İŞİ SAĞLAMA ALDI
Ödenecek bedelin bir bölümü de Yunanistan’a ait varlıkların satışı ile karşılanacak. Yunanistan şimdiye kadar kapsamlı bir özelleştirme yapamamıştı ama AB bu kez işi sağlama aldı; kendi kontrolünün olacağı bir varlık fonu oluşturacak. Yani Yunanistan varlıkları, verilen ve verilecek yardımlar karşılığı bazı bankaların hisseleri dahil bu fona devredilip, kreditörlerin alacakları bir anlamda garanti altına alınmış olacak. Yunanistan varlıklarını satmazsa AB satacak. Bir başka deyişle varlıklarının satışı konusunda Yunanistan’ın ulusal inisiyatifi elinden alınıyor. Yunanistan satmaya kıyamadığı varlıkları bu kez de satmazsa, bir anlamda zorla satılıp Yunanistan’ın borçlarından silinecek.
Bu fona devredilen varlıkları belli ki Almanya, Fransa başta olmak üzere Avrupa’daki zengin ülke şirketleri satın alacak. Böylece Almanya Şansölyesi Merkel de, kendi meclisinden bu anlaşmayı “verdik ama karşılığını alıyoruz” diyerek kolaylıkla geçirecek. AB ve Merkel bu anlaşmayı sağlayarak, önlerine gelebilecek diğer birlik üyesi sorunlu ülkeler için de kuvvetli mesaj vermiş oldu. Avrupa’nın ekonomik ve siyasi birliği,bence bu anlaşmadan güçlenerek çıktı.
Özetle Yunanistan yapay refahın faturasını şimdi ödeyecek. Bir başka açıdan bakarsak, “Yunanistan sonunda bagajlarını bırakıp yeni bir fırsat yakalama” imkanına kavuştu da diyebiliriz.
Paylaş