Paylaş
İlk şokun atlatılmasında ekonomi yönetiminin başarılı olduğu konusunda herkes hem fikir. Ancak yabancı yatırımcı ve bankaların siyasi istikrarın sağlandığı konusunda ciddi endişeleri bulunması, piyasaların düzelmesine engel oluyor.
Konuştuğum tüm bankacılar, içerideki havanın başka yurtdışındakinin başka olduğunu söylediler. Tüm yabancıların siyasi krizin devam edip etmeyeceği konusunda tedirgin olduklarını, sürekli sorularla karşılaştıklarını, yanıtlarıyla tedirginlikleri önleyemediklerini belirtiyorlar. En büyük tedirginlik kaynağının “gece nöbetleri” olduğunu, her şey kontrol altına alındıysa, her gece ne için sokağa çıkıldığını anlamadıklarını söylüyorlar. Yanısıra olağanüstü hal yetkilerinin kullanımının görülmek istendiği anlaşılıyor. Bankacıların yabancılara, “Hükümetin muhalifler için bu yetkileri kullanmaya ihtiyacı olmadığını, darbe girişimi için kullanılacağını” söylediklerini ama geçmiş uygulamaları örnek gösteren yabancıların tümüyle ikna olmadıklarını öğreniyoruz. Bu yetkilerin kullanımı konusunda yabancılar uygulamayı görmek istiyor. Bu noktada belli ki, demokratik haklarda yaratılan güvensizliğin acısını, Hükümet şimdi çekecek.
Bununla birlikte idari kapasite konusunda tedirginlik oluştuğunu kaydeden bir bankacı, tüm kamu kurumlarından atılacak personelin sayısının çok yüksek olduğunu, bunların idarenin işleyişine yapacağı etkinin merak edildiğini söyledi.
Bu arada uygulama yapıldıkça buradan kaynaklı sorunlar da çıkıyor. Örneğin, yabancıların yanında iç piyasalarda Banka Asya ile ticari ilişkisi bulunan, alacakları olanlara ne yapılacağının merak edildiği, yine kapatılan çok sayıda üniversite ve hastahane ile, teminat mektubu dahil, ticari ilişkileri bulunanlar için ne yapılacağının merak edildiği belirtiliyor. Zaten piyasanın hassas bir dengede gittiği, bu alacak ve borçların işleyişinin tıkanmasının çok sayıda firmayı etkilemesinin kaçınılmaz olacağı ifade ediliyor.
Bununla birlikte darbeci örgüte yakınlığı ile bilinen şirketlere ne yapılacağı, bunların faaliyetlerine devam edip etmeyeceği, ticari ilişkilerin nasıl düzenleneceği, belli ki önümüzdeki döneme ilişkin soru işaretlerini artırıyor.
Özetle iç piyasalar, tüm toplum kesimleri ve partilerin birlik olmasının da etkisiyle, paniği sakinleştirmek için elinden geleni yapıyor. Ancak yabancılar Türkiye’yi böyle görmüyor, yeniden güvenmesi için belli ki zaman gerekecek.
PİYASA DÜZELMEYE MEYİLLİ
Peki, bu hafta piyasalar nasıl seyreder diye sorduğumda ise bankacıların karamsar olmadıklarını gördüm. Tüm parametrelerde küresel kriz ya da 17-25 Aralık gibi kriz seviyelerine yakın yerlere inildiğini, dolayısıyla aslında piyasaların mevcut noktadan yukarı çıkış için meyilli olduğunu söylüyorlar.
Önümüzdeki günlerin habere duyarlı bir dönem olacağını, normal ve az haberli birkaç gün geçirilirse piyasaların düzelmesini beklediklerini belirtiyorlar. Buna karşılık kötü haberler geldiği takdirde ise piyasaların daha da aşağı gitmesinin kaçınılmaz olacağı kaydediliyor.Bu arada iç gelişmelerin yanında dış konjonktürün de etkisi kaçınılmaz.
Bu tedirgin ortamda, tekrar gündeme gelen FED’in eylülde faiz artırımı beklentisi güçlendiği takdirde piyasaların aşağı hareketi kaçınılmaz görülüyor.Türkiye yabancı sermayeye ihtiyaç duyuyor ve yabancıları ikna etmek zorunda. Siyasi kaosun daha kısa sürede sakinleşmesi için de piyasalarda olumlu havaya ihtiyaç var.Tedirginliklerin hamasetle değil rasyonel uygulamalarla azaltılabileceği de kesin.
Paylaş