Paylaş
Vergi mükellefleri normal zamanda bile, en son vergilerini ve sigorta primlerini öder hale gelmişlerdi. Çünkü hükümet 1.5 yılda bir vergi affı çıkardığı için mükellefler, “Nasıl olsa yeni af çıkar, o zaman öderim” demeye başlamışlardı. Verginin zorla alım ilkesi işlemez olmuş, tahsilatın tahakkuka oranı sürekli düşer olmuştu. Son kararla 2016’da çıkan, bu yıl ocak sonuna kadar ödenecek taksitlere, mayıs ayı sonuna kadar süre tanındı, affın affı getirilmiş oldu.
Bu kararla Maliye Bakanlığı’nın mükelleflere verdiği mesajlardan biri; “Kendinizi zorlamayın affın taksidini daha sonra ödersiniz” oldu, yani artık kimse mayıs sonuna kadar affın zamanı gelen taksitlerini ödemez.
Bu kararın diğer bir mesajı da “Nisanda referandum yapacağım, o zamana kadar piyasaları germeyeceğim” mesajı idi. Yani referandum ve seçim için alınan popülist kararlardan birini daha görüyoruz.
Maliye bu kararla bence mali disiplinde gevşemenin mesajlarını kuvvetlendirdi. Mayıs ayı sonuna kadar vergi gelirlerinde düşüş kaçınılmaz. Eğer bu tarihten sonra piyasalar canlanmazsa, o zaman 2017 kaybedilir, belki yeni aflar gelebilir.
Türkiye ekonomisinin en güçlü yanları olarak elimizde mali disiplin ve bankacılıktaki sağlam mali yapı kalmış, başarı hikayesindeki diğer unsurlar zaten yıpranmıştı. Belli ki sıra mali disiplin ve bankacılık kesimine gelmiş.
Bir düşünün; Merkez Bankası politika faizini arttırmıyor ama piyasaları fonlarken ağırlıklı ortalama faizi yüzde 10’un üzerine çıkardı. Kurları tutabilmek için, belki de enflasyon açıklamasından sonra ortalama piyasa faizini 11’e kadar çıkarması gerekecek. Umarız şubatta Para Politikası Kurulu yapmadığına pişman olmaz...
Böyle bir faiz maliyetiyle bankaların mevcut kredi faiz oranları korunamaz. Hem Hazine’nin kefaletinde, hem normal kredilerde faiz oranlarının artması kaçınılmaz. Böyle olunca da kredi hacminin daralması, buna bağlı olarak piyasadaki işlerin iyice sıkıntıya girmesi de kaçınılmaz.
İÇ TALEP KAMUYLA ARTABİLİR
Bu durumda bir süredir yapıldığı gibi iç talebin canlanması için tek çare olarak geriye kamu harcamaları kalıyor. Referandumun iktidar için ne kadar önemli olduğu, bu süreçte piyasaların canlandırmak için ellerinden gelen her şeyi yapacakları kesin. Bir kısmını sonradan bütçeye yazma yolunu seçseler bile, bütçe harcamalarında ciddi artış görmemiz sürpriz olmaz.
Mayıs sonuna kadar vergi gelirleri başta olmak üzere, gelir kalemi düşerken giderlerin artması, mali disiplinin tehlikeye gireceği beklentisini artırıyor.
2016 bütçesinde ancak tek defalık gelirlerle denge sağlanabildiğini görmüştük.
Kısacası, kalem oyunlarıyla biraz geç görmemiz sağlansa da, fatura çıkacaktır.
Bu arada Fitch’in not indirimi zaten fiyatlandığı için artı bir olumsuz etki görülmedi. Ancak bundan sonra bankaların dış finansmanları çok daha pahalı olacak, dolayısıyla içeride kullandırdıkları paralar da pahalanacak. 2016 son çeyrekten itibaren başlayan kur zararları da bu gidişle devam edecek gözüküyor.
Kaldı ki; referandum sonrası bence sonuç ne çıkarsa çıksın, en geç 2018 Nisan gibi yeni bir seçim görme ihtimalimiz de bir hayli yüksek.
Şimdiye kadar korundu ama bundan sonra mali disiplin ve bankaların sağlam yapısı artık tehdit altında, acil önlem şart.
Paylaş