Paylaş
Yani bu yıla ilişkin büyümeden iyice umut kesilmiş sayılabilir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Merkez Bankası (TCMB) işbirliği ile geçen aydan itibaren yayımlanmaya başlanan verilere göre, takvim etkisinden arındırılmış aylık sanayi üretim endeksi haziranda bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12 azalış gösterdi. Bu veriler takvim ve mevsimsellikten arındırıl dığında ise gerilemenin yüzde 0.4 olduğu hesaplanıyor.
ÜÇÜNCÜ ÇEYREK DE İÇ AÇICI DEĞİL
Bu rakamdan sonra gözler artık 10 eylül de açıklanması beklenen, 2009 ilk yarısına ilişkin büyüme verilerine çevrildi. İlk çeyrekteki yüzde 13.8’lik gerilemenin ardından, ikinci çeyreğe ilişkin büyüme veri sinin yıllık bazda eksi yüzde 8 civarında gelmesi bekleniyor.
Buna karşılık ikinci çeyrekte, ilk çeyreğe göre bir miktar artış görülebilir. Örneğin ikinci çeyrekte ilk çeyreğe göre mevsimsellikten arındırıldığında yüzde 1-1,5 gibi bir büyüme rakamı ortaya çıkabilir.
Bu noktada şunu söylemek gerekir ki; hükümet ve ekonomi yönetimi, bizde geçen yıla göre kıyas yapılmasına rağmen, bazı Batı ülkelerini örnek göstererek, Türkiye’nin ikinci çeyrekte büyümeye geçtiğini savunabilirler. Yani moral vermek için böyle bir yol izleyebilirler.
Ancak ne kadar böyle bir yola gidilirse gidilsin, rakamlar ortada ve üretimde ikinci çeyrekte de bir kıpırdanma yok. Üçüncü çeyreğe ilişkin gelen ilk veriler de umut vermiyor.
BAŞBAKAN İKNA EDİLEBİLECEK Mİ?
Dolayısıyla 2009 yılına ilişkin büyüme verilerinin giderek daha da kötümserleştiğini, piyasaların bu yıldan umudunu iyice kestiğini söyleyebiliriz.
Hükümetin yakında açıklayacağı orta vadeli program için de bu veriler büyük önem taşıyor. Örneğin yüzde 6’nın altında bir 2009 yılı ekonomi gerilemesinden daha iyimser bir rakam baz alınırsa, inandırıcı olabilmesi pek mümkün olamayacak.
İşin kötüsü Türkiye ekonomisi bu kadar gerilerken, mali disiplinin de bu kadar bozulmuş olması. Bütçe dengesi delik deşik olurken, belediye ve KİT dengesinin de çok kötü çıkması, yani tümüyle kamu dengesindeki büyük bozulmanın programla ortaya çıkması bekleniyor.
İşte ekonomi yönetiminin kilitlendiği nokta da burası. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sürekli olarak “kamu harcamalarını artırdık ekonomi bu kadar küçüldü” diye uyarıp, artık kamu harcamalarının kısılıp özel sektör yatırımları için imkan yaratılması gerektiğini, bunun için de mali disiplinin yeniden sağlanması gerektiğini söylüyor.
Ancak öyle anlaşılıyor ki; Babacan ve ekonomi bürokratları AKP yönetimini, hükümeti, özellikle de Başbakanı henüz bu konuda ikna edebilmiş değiller.
GÜVENİLİR EKONOMİK PROGRAM
Bu kadar harcamaya rağmen ekonominin bu kadar küçülmesi ve büyüme için hâlâ bir umut verilememesin ardında yatan en büyük neden, piyasalara güven verilememiş olması. Artık kesin ki; tüketiciye ve yatırımcıya güven verilemedikten sonra ekonomi kıpırdanamayacak. Bunu sağlamanın yolu da güvenilir bir ekonomik programdan geçiyor.
Herkes New York Times’ta “IMF olmadan Türkiye’nin işi nasıl güzel yürüttüğünün” yazıldığını söylüyor ama hemen ardından aynı yazıda yer alan“Ama bundan sonrası zor” yorumunu söylemiyor. Başbakana birileri yorumun tümünü aktarmalı bence...
Paylaş