Ülkesini seven iktidar IMF ile anlaşmayı şimdi imzalar

HÜKÜMET üyelerinin IMF’le yeni bir anlaşma konusunda açıklamalarını takip ediyorsanız, son dönemde söylemlerin değiştiğini fark etmişsinizdir.

IMF’le anlaşmanın biteceği bilinirken, yıl başından sonra Hükümetten gelen açıklamalarda "IMF’le daha sonra oturup konuşulacağı ve bir karar verileceği" söyleniyordu ama ihtiyati stand-by anlaşmasına pek sıcak bakılmıyordu.

Hükümet birkaç ay öncesine kadar bu işi IMF’siz götürme niyetinde olduğunu belli ediyordu.

Ancak son bir-iki ay içinde gittikçe dozu artan biçimde "piyasalar istiyorsa ihtiyati stand-by yaparız" demeye başladılar. Son olarak da Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, ağustos ayı sonunda ihtiyati stand-by’a karar verebileceklerini açık açık söyledi.

İKİSİ BİRLİKTE YÜRÜTÜLEBİLİR

Peki ama neden şimdi değil de, ağustos ayı sonunda?

Gerekçe olarak, IMF’in geçmiş stand-by anlaşmalarını değerlendireceği raporun çıkması gerektiği, daha sonra IMF’le görüşmelerin yapılacağı söyleniyor. Bu gerekçeler doğru değil çünkü yeni bir ihtiyati stand-by anlaşması için o değerlendirme raporunu beklemeye gerek yok. İki çalışma birbirine paralel devam edebilir. Ayrıca şimdiden görüşmelere başlanıp, görüşmelerin "ihtiyati stand-by" olarak adının konup, çalışmaların yapılması mümkün.

Ama hükümet bunu yapmıyor, ağustos ayı sonunda görüşeceklerini söylüyor...

Asıl niyet çok açık ve tümüyle politik...

İç ve dış piyasalara verilmek istenen mesaj şu: "AKP’nin kapatılma davasında kapatmama kararı çıkarsa biz ağustos ayı sonunda IMF’le ihtiyati stand-by anlaşması yaparız..." Dolayısıyla piyasaların rahatlaması, yeni bir çıpa bularak yola devam etmesi umudu, AKP’nin kapatılmamasına bağlanmış oluyor.

Dış ilişkiler konusunda, yılların biriktirdiği sorunlar, özellikle ABD’nin talepleri doğrultusunda bu dönem acilen yerine getirilerek nasıl destek sağlanmaya çalışılıyor, Anayasa Mahkemesi’ne baskı yapılmaya çalışılıyorsa, IMF’le ilişkiler konusunda da aynısı yapılıyor.

Halbuki Türkiye’nin, piyasaların biran önce önünü görmeye ihtiyacı var.

Yani IMF’le ihtiyati stand-by anlaşması yapılacaksa hemen yapılması lazım, yapılmayacaksa adının konup, ne yapılacaksa onun yapılması, biran önce uygulamaya sokulması lazım.

Ülkesini seven, ekonomik istikrarı samimi olarak düşünen bir iktidar, ne yapılacaksa kararını şimdiden açıklar, gerekeni ona göre yapar. Bu konuyu siyasi bir malzeme olarak kullanmaz.

Mevcut ekonomik seyir ile ağustos sonunda varılacak nokta arasında fazla fark olmayacağını eğer ihtiyati stand-by yapılacaksa şimdi yapılmasının, siyaseten görülebilecek oynaklıklarda büyük ölçüde emniyet sübabı olacağı için, daha iyi olacağını herkes gibi iktidar da biliyor.

Ama niyet açık; eğer AKP kapatılmaz, hükümet yoluna aynen devam ederse, siyasi durum netleşir, Hükümet IMF’yi çağırıp, ihtiyati stand-by anlaşmasını yapar mesajı veriliyor..

PİYASALARA BASKI TAKTİĞİ

Yok, AKP kapatılır, yerine kurulacak parti iktidara geçer ve erken genel seçim kararı verilirse, kimse IMF’le anlaşmayı beklemesin demek isteniyor. Seçim sonrasına kadar IMF işi sürüncemede bırakılır, seçim ekonomi uygulanacağı için ekonomi iyice kötüleşir deniyor.

Peki, AKP kapatılır, başbakan, erken genel seçim kararı alınsa bile, seçimlere giremez bir noktada olur ve erken genel seçim olsa bile AKP’nin yerine kurulacak parti tek başına iktidar olacak milletvekili sayısını yakalayamazsa...

Ya da, AKP kapatılır ve buna rağmen bir erken genel seçim kararı verilmez, yerine kurulacak parti ya da partiler koalisyon halinde, örneğin en az 2 yıl daha hükümet olursa, ne olur?

İktidar giderek yoğun biçimde, siyasi olarak dışarının her istediğini yapıp, içeride piyasaları da böylece baskıya aldığı için, kapatılmayacaklarını kuvvetli biçimde söylemeye başladı.

Ama kendileri de çok iyi biliyorlar ki; AKP’nin kapatılması ve kapatılma sonrası iplerin kendi ellerinden kayma ihtimali bir hayli yüksek...

Ülkesini düşünen hükümet, belirsizlikleri de göz önüne alıp anlaşmayı hemen imzalar...
Yazarın Tüm Yazıları