Paylaş
Bununla birlikte “özgürlük olmadan yüksek gelir grubuna giremeyeceğimizi” kaydetmiş. Şimşek’in söylediklerinin, geçen hafta görüştüğü çok sayıda yabancının ortak görüşü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu arada Şimşek’in kısa sürede Ali Babacan’ın düştüğü pozisyona geldiği de açık. Yani yapılması gerekenler belli; bir yandan bunları söylüyor ama öte yandan siyasi irade yeterli olmadığı için, bu söylediklerini yumuşatmaya çalışırken çelişkiler yaşıyorlar.
Örneğin; Şimşek bir yandan özgürlük olmadan yüksek gelir grubuna giremeyeceğimizi belirtirken, öte yandan akademisyenlerin yayımladığı bildiri için “şiddeti övmek fikir özgürlüğüne girmez” diyor. Çok iyi biliyor ki yüksek gelirli ülkelerde akademisyenlerin görüşünü bildirmesi, bırakın bu metni, içeriği ne olursa olsun, fikir ve ifade özgürlüğüdür...
Şimşek yabancıların verdikleri sözleri tutmalarını beklediğini söylemiş. Bu duruma 2000 yılı öncesi düşmüş; artık yabancıların sözlere güveni kalmamıştı. O nedenle IMF programının önkoşulu olarak, radikal reformları önceden yapmak zorunda kalmıştık. Yani Şimşek’in altını çizdiği bu durum siyasi ve ekonomik sözleri tutmadığımız için, güvenin kalmadığının ispatı.
Şimşek mevcut reform programının yeterli olacağını düşünüyor ama bence bu söylem çok eksik. Çünkü yerli ve yabancı yatırımcılar, hem ek reformlar gerektiğini söylüyor hem reformun başlığına değil niteliğine de bakacaklarını söylüyorlar. Örneğin patent yasa taslağı hazırlanmış ama mevcut kararname metniyle neredeyse aynı. Bu nedenle de patent yasası değişikliği yatırımcıları tatmin etmeyebilir.
Üstüne üstlük Şimşek biliyor ki; yurtdışında yatırımcılar hapisteki gazetecileri, bölgedeki çatışmaları, IŞİD’le mücadeleye neden etkin katılmadığımızı soruyor. Yani Batı’ya kafa tutarak, kabadayılığa, bildiğimizi okumaya devam ederek, içeride Kürt meselesine yeniden barışçı çözüm bulmadan, hangi reform programını uygularsak uygulayalım, yatırımcı gelmez.
Özetle; mevcut ekonomik, siyasi ve dış politikalar değişmezse Türkiye’nin yeni bir hikaye yazması, ihtiyacı olan yatırımı çekmesi mümkün değil.
PARA POLİTİKASINA TEPKİ BÜYÜYOR
Dünkü yazımızda Merkez Bankası’na tepkinin büyüdüğünü söylemiştik. Dün gelen haberler bu konuda tehlike işaretlerinin arttığını gösterdi. Fitch Kıdemli Direktörü Gamble dün bizim yazdığımız örnekleri verip, Merkez Bankası’nın söyledikleri ile yaptıklarının farklı olduğunu, bundan endişe ettiklerini söylemiş. Merkez Bankası’nın politikaları üzerinde nelerin etkili olduğunu net göremediklerini, hemen sadeleştirmeye gitmesi gerektiğini söylemiş.
Tepkiler bununla da sınırlı değil; dünyanın en büyük yatırım fonlarından PIMCO Türkiye’yi not indirimine karşı kırılgan ülkeler arasında saymış. Citigroup’un yayınladığı bir raporda ise siyasi belirsizliğin ortadan kalkmasına rağmen küresel makro ortam ve Merkez Bankası’nın sadeleştirmeyi erteleme kararının kur ve faizde sert hareketler görülme riskini artırdığı, yanısıra banka gelirleri ve hisse fiyatları üzerinde de olumsuz etki yaratacağı belirtilmiş. Özetle;
Hükümetin politikalarına olduğu gibi, Merkez Bankası’nın politikalarına olan güven de kalmadı. Böylesine bir küresel ortamda, bölgesel çatışmanın arttığı dönemde, neredeyse tüm politikaların değişmesi gereken bir noktadayız. Aksi takdirde bırakın yeni hikayeyi, mevcut istikrarı bile arayabiliriz.
Paylaş