Dünya Bankası Türkiye Raporu'nda özelleştirme geniş şekilde yeralıyor. Programın devamı ve yapısal tedbirlerin derinleştirilmesi için özelleştirmenin önemine dikkat çekilen raporda özelleştirme idaresinin yetkilerinin büyük ölçüde genişletilmesi, bakanlıkların özelleştirme işlemlerine karıştırılmaması isteniyor. Raporun bu bölümünde şu görüşler yer alıyor: ‘‘Özelleştirmenin hızlandırılması reformların kredibilitesini artıracak ve özel sektör gelişmesini destekleyecektir. Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun, özelleştirmenin büyüklüğüne bakmadan, her türlü işlemi onaylamak durumunda olması, çok küçük bir işlemin bile birkaç kere dönmesine neden olmaktadır. Özelleştirme İdaresi'nin yetkileri, stratejik olmayan özelleştirmeleri hızlandırmak için, ÖYK kararına gerek duymayacak şekilde genişletilmelidir. Özelleştirme İdaresi portföyündeki kárlı kuruluşlarla zarar eden kuruluşlar arasında fon aktarmaya, şeffaflık ve Kuruluşların yönetimini teşvik etmek adına vazgeçmelidir. Özelleştirme İdaresi portföyündeki zarar eden kuruluşların birleştirilmesi ve tasfiyesinde serbest bırakılmalıdır. Gelecek özelleştirmelerin hiçbiri Bakanlıklar tarafından yapılmamalı ve Özelleştirme İdaresinin deneyimleri ve teknik kapasitesi tam olarak kullanılmalıdır.’’
DÜNYA Bankası'nın yıllık ‘‘Türkiye Raporu’’nda, Türkiye'nin yaşadığı ağır bankacılık krizi de geniş yer alıyor.
Geçen hafta Dünya Bankası Yönetim Kurulu'na sunulan ve ekim ayında Türkiye'de düzenlenecek bir toplantıda kamuoyuna açıklanacak olan rapordu, ‘‘Türkiye, bankacılık krizini diğer ülkelerden daha ağır yaşadı’’ ifadeleri dikkat çekiyor.
YAPILACAK ÇOK İŞ VAR
2001 krizi sonrasında, bankacılık reformu konusunda yapılanların çok hızlanmasına rağmen hálá yapılması gereken çok önemli işler olduğuna işaret edilen Dünya Bankası raporunda şunlar dile getiriliyor: ‘‘BDDK kurulmuş, bankacılık mevzuatı AB ve Basel normlarına göre yenilenmiş, zayıf bankalara müdahale edilmiş ve kapsamlı bir yeniden sermayelendirme operasyonu yapılmıştır. Bankacılık krizi atlatan diğer ülkelere oranla, Türkiye'de krizin maliyeti çok yüksek olmuştur. Bütün yapılanlara rağmen piyasalarda bazı özel bankaların yeteri kadar sermayelendirilmediği konusunda algılama devam etmektedir. Bu algılamanın nedenleri çeşitli faktörlere dayanmaktadır. Bunlar, bankaların yeniden sermayelendirme kapsamında artırılan sermayelerinin çok önemli bir kısmı enflasyon muhasebesi nedeniyle oluşan varlık değerlemesinden kaynaklanmaktadır. Grup kredilerinin sermaye tabanından düşülmesini öngören düzenlemeyi kaldıran mevzuat değişikliği yapılmıştır. Bankaların yüksek miktardaki DİBS portföyünün risk ağırlığı sıfır olarak belirlenmiştir. Diğer yandan, bankalar, yüksek grup kredileri ve devam eden vade uyuşmazlığı nedeniyle kárlılık sıkıntısı çekmektedir. Kamu bankaları yeniden yapılandırılmasının tamamlanması ve özelleştirilmesi süreci içinde yeni önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu devamlı siyasi destek gerektirmektedir.’’
BDDK'NIN BAĞIMSIZLIĞI KRİTİK
Dünya Bankası, raporunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na (BDDK) bağımsızlık açısından önemli bir destek mesajı da yer alıyor. Bu bölüm de şöyle:
‘‘BDDK, siyasi etkilerden uzak ve özel sektör disiplini ile çalıştığında daha etkin olacaktır. Bu nedenle Türkiye için çok kritik konu, BDDK nın bağımsızlığı ve kurumsal ve fonksiyonel kapasitesinin geliştirilmesidir. 2000 yılında uygulamaya konan garanti sisteminin yerine, AB normlarına uygun ve çok iyi dizayn edilmiş mevduat güvencesi sistemi oluşturulmalıdır. Oluşturulacak mevduat güvencesi sisteminde, banka performansını artıracak motivasyonların sağlanmasına özel önem verilmelidir. Özellikle düşen enflasyon döneminde, bankaların kárlılığını artırmak için, yeni vergi düzenlemeleri ile birlikte piyasayı bozan işlem vergileri kaldırılmalıdır.’’
ZİRAAT'LE HALK BİRLEŞSİN
Dünya Bankası, kamu bankaları sorununu bir kez daha irdeliyor. Raporda bankacılık sisteminin yüzde 30'una sahip olan kamu bankalarının yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesinin bankacılık reformu açısından kritik önem taşıdığı vurgulanıyor. Raporun bu bölümü de şöyle:
‘‘Vakıfbank'ın özelleştirilme süreci başlatılmış, ancak başarılı olmak için banka portföyünün yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Ziraat ve Halk Bankası'nın özelleştirilmesini kolaylaştırmak için, bu bankaların küçültülmesi gerekmektedir. Ziraat ve Halk Bankası portföyünde bulunan DİBS'lerin bir bölümü, para piyasası yatırım fonlarına veya diğer finansal enstrümana dönüştürülebilir. Diğer önemli bir adım, Kamu bankalarının sübvansiyon dağıtma fonksiyonları sınırlandırılabilir. Kamu bankalarının özelleştirilmesinde gelecekte bu bankaların stratejik yönleri önemli bir konudur. Ziraat Bankası'nın KOBİ'lerde dahil tüm bankacılık hizmetlerine yöneleceği beklenmektedir. Bu durumda Ziraat Bankası, Halk Bankası'nın KOBİ'lerden oluşan müşteri tabanı için rekabete girecektir. Dolayısıyla, bu iki bankanın birleştirilmesi konusu ciddi olarak değerlendirilmelidir.’’
Sistem kayıt dışı işleri teşvik ediyor
DÜNYA Bankası, ‘‘Türkiye'deki iş güvenliğini 26 OECD ülkesi arasında en fazla olanı’’ diye yorumluyor. Bu konuda da şunlar dile getiriyor:
‘‘Türk İş Kanunu, kağıt üzerinde çok güçlü işgücü korumasına sahip olmasına rağmen, bunların uygulanabildiği konusunda tereddütler vardır ve uygulamada system kayıtdışı istihdamı güçlü bir şekilde teşvik etmektedir. Türkiye'nin istihdam düzenlemeleri arasında iki konu çok önemlidir: Kıdem tazminatı için beyan ve ödeme gerekmektedir. Mevzuat 20 yıllık tipi bir işciye 26 aylık kıdem tazminatı ödenmesini öngörmektedir. Bu miktar, Portekiz dışında en yüksektir. Geçici istihdam düzenlemeleri. Bu konuda Türkiye'nin düzenlemeleri çok katıdır. Belli süreli sözleşmeler, ancak özel durumlarda ve işin niteliğinin geçici olmasına bağlı olarak yapılabilmektedir. Geçici sözleşmeler, genellikle, mevsimsel ve tarım alanında uygulanabilmektedir. Türkiye'de gecici işci sağlayan kuruluşlara izin verilmemektedir.’’