Paylaş
İşadamları gelinen noktadan rahatsız; karar alınamadığından, işlerin yürümediğinden yakınıyorlar. Bakanlardan başlayarak, bürokraside işlerin garip biçimde durduğundan şikayet ediyorlar.
Geçen hafta Prof. Güven Sak bir yazısında, acil kararlarla hızlı adımlar atılması gerekirken beklendiğini kaydederek, “Terk edilmiş tekne gibi denizin üzerinde sallanıyoruz. Nedir bu? Kimse olacaklardan sorumlu olmak istemediği için mi böyle bekliyoruz? Yok, yeni bir seyahat hazırlığı içindeysek neden yeni başlayacak seyahatin heyecanını içimizde duyamıyoruz? Neden Ankara’da tüm kurumların üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi bir hava var? Neden iki arada bir derede kalmışlık duygusu var?” diyor. “Hava kurşun gibi ağır” dizelerini hatırlatıp, sanki iki seçenek arasında kararsız kalmış gibi hareketsiz beklendiğini, “Birine gitse öteki taraf kızacak gibi bir hal olduğunu” söylüyor ve siyaset iki arada bir derede kalınca böyle hareketsiz kalındığını söylüyor.
Sak, bu girişin ardından karar bekleyen sorunları sıralamış ama bence üzerinde daha fazla durmak gerek. Genel havayı özetlemeye çalışırsak; uygulanan dış politikanın yanlışlığı ortaya çıktı; bir yandan açıkça söylemeden düzeltme çabaları sürerken, öte yandan içerideki güç savaşları iyice kızıştı. Seçim diğer partileri kenara atıp, AKP içindeki güç savaşlarını yükseltti. Şu anda AKP içindeki safların netleşmesi aşamasındayız. “Bu saf belirlemede hep tek kişi galip geldi, yine aynı şey olur” gibi genel bir kanı var ama belli ki artık burada da birikim var. İktidarın doğasından gelen iç çatışma, işleri etkiler noktada. “Paralelle mücadele” adı da hâlâ kullanılıp, etkin makamlar için mücadele sürdürülürken, artık partide yeni kadroların oluşmaya başladığı hissediliyor. Kamu yönetimindeki güç paylaşımında galip gelmek için, taraflar belli isimler üzerinden, her türlü mücadeleyi veriyor. Şunu söyleyeyim; Bakanlar bile kimin yakınında durmaları gerektiğini, nerede dururlarsa geleceklerinin ne olacağını, bu dengeyi nasıl sağlayıp, partiye ve kamuoyuna karşı nasıl bir görüntü içinde olmalarının daha doğru olacağını netleştirmiş değiller. Öyle olunca da kimin istediğini nereye getireceklerini, kimin istediğini yapacaklarını da bilemiyorlar. Öyle olunca da işler duruyor, herkes “mış gibi” yapmaya, başını belaya sokmadan işi yürütür gözükmeye çalışıyor.
EKONOMİ HEPSİNDEN ETKİLENİYOR
Dış politikada işler iyice karıştı mevcut tablonun düzeltilebilmesi için biran önce “fabrika ayarları”na geri dönmek gerektiği ortada ama hâlâ bir direnç var. Rusya ile çatışmanın maliyeti büyüyor, İsrail ile barış kamuoyuna anlatılmakta zorluk çekiliyor, ardından Mısır’la barışın anlatılması gerekecek. Kürt sorunu iyice sertleşti, insan hakları ihlalleri artıyor, bölge ile birlikte biran önce çözümü gerekiyor, Batı’nın talepleri attı ama belli ki yönetim içinde görüş ayrılığı var. Bu kargaşada iktidardaki ikircikli havayı, dolayısıyla hareketsizliği en fazla besleyen ise anayasa ve başkanlık tartışmaları. Erdoğan istedi diye AKP’nin tümü başkanlık ister gibi görünüyor ama aslında istemeyen çok fazla.
Bu arada küresel ekonomi sıkıştırıyor, hemen karar alınmazsa kırılganlıklar daha da belirginleşecek, büyüme için gereken dış kaynak iyice sıkıntıya girecek. Para politikalarında da “fabrika ayarları”na dönmek gerekiyor ama Hükümet kaçınıyor, Merkez Bankası bağımsız davranıp, gerekeni yapamıyor.
Bu kritik süreçte bu kadar hareketsiz kalınmanın faturası çok ağır olabilir.
Paylaş