Paylaş
Para bolken göze gözükmeyen, “Nasıl olsa arada kaynar gider” denilen riskler de bundan sonra fiyatlanmaya başlayacak. Çünkü bu tür dönüş dönemlerinde, hem varolup zamanında satın alınmayan riskler satın alınır hem de yetinilmez, abartılarak satın alınır. Şimdi öyle bir döneme girdik gibi gözüküyor.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, para bolluğundan yararlandılar. Küresel krizin sıcak yaşandığı günlerde, “gelişmekte olan ülkelerin yararlanacağı ama sonunda faturanın onlara da çıkacağını” tartıştığımızı hatırlıyorum...
Bizim için ise bu kez durum biraz daha farklı. Türkiye, genel olarak şimdiye kadar bu küresel bolluktan diğer gelişmekte olan ülkeler kadar, hatta fazlasıyla payını aldı. Diğer ülkelerden daha yüksek büyüme oranlarına ulaştı.
Şimdi ise tam tersini yaşıyoruz; diğer gelişmekte olan ülkelerden daha fazla olumsuz etkileniyoruz. Bunun en önemli nedeni içeride yaşanan siyasi kargaşa. Son 2-3 haftada, küresel dalgalanmaya birlikte yakalandığımız, bizim gibi ülkelerden çok daha hızlı yerel paramız değer kaybetti, hisse senedi piyasalarımız daha çok düştü, faiz oranlarımız çok daha hızlı yükseldi. Siyasi otorite her zamanki gibi bu olumsuzluğa kendi dışında suçlu aramak niyetinde ama ekonomiye çıkan faturanın yarıya yakını kendi hatasından kaynaklandı.
Gerçi bundan sonrası hep zor olacak ama, bugün ekonomi yönetimi açısından çok kritik bir haftaya giriyoruz. Merkez Bankası Başkanı’nın söylediğinin aksine, küresel sıkıntının durulmadığını görüyoruz ve bu hafta Hazine çok yüklü ihaleler yapmak zorunda. Ekonomi yönetiminin hem piyasaya kamu bankaları ve kuruluşları yoluyla müdahalesi, hem de piyasanın dinamiklerine kadar uyum sağlayacağı, piyasayla inatlaşıp inatlaşmayacağı yakından izlenecek.
EKONOMİ YÖNETİMİ GEREKENİ YAPABİLECEK Mİ?
Ekonomi yönetiminin işi zor çünkü risklerin abartılarak satın alınacağı bir döneme girdik. Tabi ki piyasayı tutmak için harekete geçen gerçek piyasa oyuncuları da olacaktır ama bir kez havanın değiştiğini unutmayalım...
Şimdiye kadar kaale alınmayan ihracattaki tıkanıklık, büyüyen cari açık, yüksek dış borç gibi ekonomik riskler şimdi satın alınmaya başlanabilir. Bu eğilim faiz ve kurlarda yukarı yönlü trendi körükleyebilir. Şimdiye kadar faiz ve kurların, bir tercih olarak, bilerek düşük tutulduğunu ekonomi yönetimi de biliyordu, Başbakanın ekonomi üzerindeki baskısı bir şekilde göz ardı ediliyordu ama şimdi tüm bunların açığa çıkma dönemi.
Siyasi otoritenin içeride sert tavrını sürdürmesi, AB ile yaşanan sıkıntı, hem bu hafta hem yeni dönem için ekonomi yönetiminin işini epeyce zorlaştırıyor.
Piyasa uzmanları ile görüştüğümde, bu yeni trende ekonomi yönetiminin verdiği tepkinin yerinde bulunmadığını gözledim. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın da dediği gibi; dövize ürkek müdahale yapıldığını, olayın tam anlaşılamadığını, mevcut tavrın piyasadaki paniği önlemeyeceğini düşünüyorlar.
Belli ki piyasa bu haftaki ekonomi yönetimi tavrını çok daha dikkatli izleyecek. Ekonomi yönetimi beklediğinden daha önce bu dalgaya yakalandı ama 3-5 ay sonra olsaydı da hep konuştuğumuz önlemleri almış olacak mıydı, sanmıyorum. Yapılmayanları konuşma sırası da gelecek ama şimdi ne yapılacağı önemli. Örneğin; Merkez Bankası hala hem kuru hem faizi birlikte tutmaya devam edecek mi? Fazla indiği belli olan faizlerin şimdi kendi mecrasında çıkmasına izin verilecek mi? En azından siyasi baskıyla düşürdüğü şüphesini kaldırmak için, resmi faizlerde yüksek oranlı artışlara gidilebilecek mi? Yeni dönemde istikrar için belirsiz politikaları bırakıp, klasik politikalara geri dönülebilecek mi? Sorular uzatılabilir ama yanıtları görmek için bu haftaki tavır önemli...
Paylaş