Dün açıklanan haziran ayı ödemeler dengesiyle birlikte, 6 aylık cari açık rakamının geçen yıla kıyasla yüzde 181 artışla 20.7 milyar dolara yükseldiği anlaşıldı.
Yıllık cari açık rakamları konusunda piyasaların tahmini giderek yükseliyor. Dünkü verilerden sonra cari açığın milli gelire oranı konusundaki tahminlerin, yılsonu itibariyle, yüzde 4.8 ile 5.2 arasında değiştiğini gözledik. Yüzde 5’lik oranın psikolojik bir sınır olduğunu, tahminlerin bu sınır etrafında dolaştığını söylemekte yarar var. Bu da cari açık gelişmelerinin piyasalar tarafından, bundan sonra çok daha dikkatle izleneceğini de gösteriyor.
Geçen yılın ilk yarısındaki ekonomik durgunluk nedeniyle bu yılın aynı dönemindeki yüksek artış belki doğal karşılanabilir. Ancak cari açıktaki yükselme hızının yavaşlamakta birlikte devam ettiğini, ayrıca turizm ve altın ihracatına rağmen cari açığın büyümeyi sürdürdüğünü de söylemek gerek.
Cari açık, finanse edildiği sürece, piyasalar tarafından korku duyulan bir rakam olmuyor. Ancak cari açığın finansmanı başka bir deyişle, sonunda başımıza iç açacak bir finansman yapısı olup olmadığı da, ileriye dönük riski belirliyor. Garanti Bankası Araştırma Biriminin hesaplamalarına göre haziranda 448 milyon dolarlık sınırlı doğrudan yatırım girişi olurken, ilk yarının tamamında doğrudan yatırım geçen yıla göre yüzde 49.3 azaldı. Yabancılar haziranda nette 0.5 milyar dolarlık hisse senedi alırken 1.7 milyar dolarlık bono sattılar. Ancak ilk yarının tamamında tercihleri bonodan yana oldu...
Banka raporunda, ay genelinde 4.1 milyar dolarlık sıcak para girişi olduğu, 2009’un ilk altı ayında toplam 5.7 milyar dolar olan sıcak para girişinin bu yıl 18.6 milyar dolara ulaştığı belirtiliyor. 12 aylık toplamlara göre sıcak paranın cari açığa oranı ise mayıs ayında yüzde 75’te iken, haziran ayında, 2006 şubat ayı sonrası en yüksek seviyesine çıktı ve yüzde 77 olarak gerçekleşti.
Özetle; cari açık büyük ölçüde sıcak para ile yani dışarıdan kısa vadeli sermaye girişi ile finanse ediliyor. Sıcak paranın her an geri çıkabilecek bir kaynak olduğu, bunun da ileriye dönük riski artırdığı sürekli akılda tutulmalı.
MALİ KURAL’SIZ HARCAMA ARTIŞI
Dün bu cari açık rakamları açıklanırken, 2011 yılı bütçesinde Mali Kural’ın geçerli olmayacağı da resmi ağızlardan açıklandı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, önümüzdeki yıl bütçesinin Mali Kural’a göre oluşamayacağını, ama bu taahhütten vazgeçmediklerini söyledi. Bakanın açıklamalarından, partiden ve yatırımcı bakanlıklardan, böyle bir seçim döneminde Mali Kural’ı uygulayıp harcamaları kısmanın siyasi olarak doğru olmayacağı talebinin geldiğini, bu nedenle de Mali Kural uygulamasının ertelendiğini kesinleştirmiş bulunuyoruz.
Sıcak para ile finanse edilen ve büyüyen cari açık, önümüzdeki döneme ilişkin zaten ciddi bir risk oluşturuyor. Hükümetin artık açığa çıkan seçim ekonomisi uygulama niyeti ise, bence bu riski daha da artıracak bir unsur olacak.
Belli oldu ki; hükümet bu dönemde mali disiplinden vazgeçiyor.
Daha önce de yaşadık; hükümetler seçim ekonomisi uygular, finanse edildiği sürece cari açığı pek umursamazlar, ancak bu gidişat sonunda ekonomik dengeyi bozar, fatura giderek büyür ve sonunda halka çıkar.
Özetle; seçime kadar hükümet mali disiplini gevşeterek gidebilir. Ancak bu tercih, seçim sonrası yüklü vergi ve enflasyon sonucunu doğurur.
Bu örnekleri ve gelen yüklü önlem paketlerini yeterince yaşamadık mı?