DÜN TBMM’den güvenoyu alan 60. Hükümet olan AKP Hükümetinin programında "şeffaflık"a özel vurgular vardı. Geçmiş AKP Hükümetinde yani 59. Hükümet sırasında bu ilkeye önem verilmediğini biliyoruz ve uygulamalarda sık sık savsaklama örneklerini gördük.
Buna rağmen yeni Hükümetin hem siyasette hem de ekonomide bu ilkeye önem vermesi, programa yazmasının ötesinde uygulaması, büyük önem taşıyor.
Çünkü yeni dönemde uluslar arası ekonomik koşullar geçmiş dönemdeki kadar uygun olmayacak ve büyüme sağlayabilmek için Türkiye’nin yabancı sermayeye mutlaka ihtiyacı olacak. Yabancı sermayenin bir ülkeye kalıcı olarak gelebilmesi için ise, o ülkedeki kuralların herkese eşit uygulanması, yaygın kayıtdışı ile rekabetin önüne engel konulmaması ve ekonomik koşulların öngörülebilir olması lazım.
Bütün bunların olabilmesi için ise, şeffaflık ilkesinin, hem ekonomide hem siyasette mutlaka uygulanması gerekiyor. Ama sadece yazılması yetmez, uygulanması gerekir.
Çünkü şeffaflık siyasette özgür bir ortamın, ekonomide ise piyasa ekonomisinin olmazsa olmaz kuralıdır. Eğer AKP hükümeti gerçekten bireyi odağa koyacaksa, vatandaşı devlete karşı koruyacaksa, bunun yolu şeffaf olmaktan, herkesin mümkün olduğunca fazla bilgiye, eşit zamanda eşit koşullarda erişimini sağlamaktan geçer.
Aynı şekilde hangi kesimden ne kadar alındığı, hangi kesime ne verildiği, vatandaşların devletin uygulamalarından nasıl etkilendiği açıkca ortaya çıkmak zorundadır. Değerlendirme de ancak bu bilgilerle olur.
Aynı şekilde ekonomide piyasa ekonomisinin sağlıklı işleyebilmesi, rekabetin oluşması için de, aynı şekilde bilgiye erişim kritik önem taşımaktadır. Bunun yolu da devletin şeffaf olmasından, kamu kurumlarının şeffaf davranmasından geçmektedir.
Yıllardır şeffaflık sözü verilir ama uygulamalarda bu sözler yerine getirilmez.
Bir Hükümete "şeffaf değilsin" deyip örnekler sunduğunda, karşılığında size açıkladığı resmi verileri gösterip "hayır bak şeffafım" diyebilmektedir. Bunun da ötesinde bürokratlar işlerini kapalı kapılar ardından sürdürmekten hoşlanmakta, fazla bilginin kendi yönetim becerilerini daha iyi ortaya çıkarıp, performanslarının sorgulanmasına neden olacağını bilmekte o nedenle de mümkün olduğunca bilgi saklama yolunu seçmektedirler. Geçmiş yıllarda özellikle ekonomi yönetiminde bu eğilime sıkça şahit olduk. İşte bu nedenle şeffaflıkta samimiyet daha doğrusu politikacı ve bürokratın şeffaflığı içine sindirmeleri gerekir.
"KAYNAK DAĞITIMI GİZLİ KAPILAR ARDINDA"
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) İstikrar Enstitüsü Mali Saydamlık İzleme Raporu 2006 yılı sonuçlarını açıklandı ve kamu sektörünün kaynak kullanımı ile ilgili bilgileri kamuoyu ile paylaşmadaki performansının düştüğü ve bu konuda 2006 yılında bir geriye gidişin yaşandığı ortaya çıktı.
Ankara Üniversitesi SBF öğretim görevlileri Ferhat Emil ve Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan rapora göre "kaynak dağıtımının gizli kapılar ardında yapıldığı" ortaya çıkıyor ve Türkiye kamu sektörünün 2005 yılı itibariyle yapılan uluslararası karşılaştırmalardaki "olumsuz" görünümünden 2006 yılında da kurtulamayacağı anlaşılıyor.
Mali saydamlığın genel endeks değerine katkı yapan ana ilkeler açısından bakıldığında "mali istatistiklerin raporlanmasında kurumsal bağımsızlık ve güvenilirlik" 34,4 ile en düşük değerine indi. Onu 39,4 ile "bütçenin uygulanma ve kontrol sürecinde açıklık", 40,1 ile "bütçenin hazırlanma ve onaylanma sürecinde açıklık", 41,6 ile "kesin hesapların parlamento tarafından onaylanması ile mali sonuçların dış denetiminde ve değerlendirilmesi sürecinde açıklık" ve 42,2 ile "kamuoyuna bilgi sunma ve raporlama düzeyi" izledi. Mali saydamlık endeksinin daha da aşağıya düşmesini engelleyen ana ilke ise 50,0 ile "kamu sektöründe rol ve sorumlulukların açık olması" ilkesi oldu.
Özetle, AKP Hükümeti her ne kadar Programında şeffaflık üzerine sıkça vurgu yapsa da, geçmiş uygulamaları ile şeffaflık konusunda sınıfta kalmış durumda. Düşünün ki; henüz Temmuz ayı bütçe rakamları bile kamuoyuna açıklanmadı. Hükümet samimi olmak zorunda...