Seçim sürecine girmiş gibiyiz

DÜN bir arkadaşla ekonomide alınan kararları, son dönemde yapılanları tartışırken, siyasi kararları da bunlara eklediğimizde, “bir seçim süreci yaşar gibi” olduğumuzu fark ettik.

Halbuki önümüzdeki en ciddi siyasi sınav 2014’de halkın oylarıyla yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Yani daha en azından iki yıllık bir süreçten söz ediyoruz.

Ekonomiye baktığımızda çıkarılan intibak yasasına bağlı ödemeler belki 2013’de başlayacak ama emekliler için atılan çok önemli bir adım. Yasa çıktıktan sonra her an ödemelerin öne çekilebileceğini unutmamak gerek. Aynı biçimde memur maaşlarıyla ilgili çalışmalar hızlandı ve yüksek zamlar verilebileceği kulislerde söylenmeye başladı. Bunlar büyük yükler.

Bu kesimlere verilecek özel zamlar olmasa bile, uygulanan makro ekonomik politikaya baktığımızda, geniş kesimleri rahatlatmaya dönük olduğunu görüyoruz. Sanki küresel bir kriz yaşanmıyor, sanki bunun etkilerini hissetmeyeceğiz gibi davranılıyor. Teknisyenler böylesine bir dönemde, kriz nedeniyle kırılganlaşan makro dengeleri yeniden onarmak, ileriye dönük hazırlık yapmak gerektiğini, gerekli kararlar alındığı takdirde ülke ekonomisinin büyük avantaj kazanacağını biliyor, söylüyorlar ama Hükümetin bu yönde adım atmadığı açık.

Bunun yerine harcamaları artıracak bir politika güdülüyor. Bunları söylediğimizde Maliye yetkilileri itiraz ediyorlar ama; alınan ekonomik kararlarda partinin ve yatırımcı bakanların dediklerinin yapıldığı, makro ekonomik istikrarı gözeten Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve bürokratların uyarılarının pek dinlenmediği bir dönem yaşıyoruz.

Daha 10 gün önce, Babacan, bağımsız kurumlara başkan atanmasına ilişkin kendisine sorulmadan verilen yasa tasarısı için “arkadaşlar özür dilediler” diyerek durumu kurtarmaya çalıştı. Ama bu açıklamanın hemen ardından parti yetkilileri “biz özür dilemedik” diye Başbakan Yardımcısını tekzip etmekten geri durmadılar. Disipline büyük önem veren Başbakan ise bu konuda, bildiğimiz kadarıyla, bir şey söylemedi.

Son olarak yap-işlet-devret modeliyle yapılacak 3. Köprü gibi büyük altyapı projeleri için sağlanacak dış kredilere Hazine garantisi verilmesi gündeme geldi. Hazine ve Babacan’ın yıllardır gelen bu talebe karşı çıktığını ve mali disiplin adına bunu sağladıklarını biliyoruz. Şimdi altyapı projeleri için KDV istisnası ve Hazine garantisi getirilmesi, radikal bir geri dönüş anlamına gelecek.

Maliye bürokratları ise harcamalar ne kadar artarsa, o kadar “bir defalık gelir” yaratmanın peşine düşüp, mali disiplinin kalitesi adına fazla bir şey söylemiyorlar.

BU KADAR UZUN SÜRE DAYANMAK ZOR


Merkez Bankası bağımsızlığı hiç dikkate alınmadan, büyümeci bir ekonomik politika ve parasal tedbirlerin uygulandığını, cari açık probleminin bu nedenle devam ettiğini, enflasyonla mücadelenin arka plana atıldığını herkes görüyor.

Ekonomik kararların ötesinde Hükümetin aldığı siyasi kararlar da bir seçim sürecini anımsatır biçimde.. 4+4+4 olarak bilinen, eğitim sisteminde radikal değişiklikler öngören çok ciddi bir yasa, siyasi tartışmalar yaratacağı biline biline, neden şimdi gündeme getiriliyor, siz de şüphelenmiyor musunuz? TÜSİAD’a çıkışma da sizce popülist bir tavır değil mi?

Ankara’da kulisler Başbakanın hastalığı ile birlikte fokur fokur kaynamaya başladı. Özellikle MİT krizinden sonra komplo senaryolarından geçilmez oldu. Emniyet ve askerin de işin içinde olduğu, Suriye’ye müdahale, İran’ın vurulmasının da  katıldığı, Kürt sorunuyla ilgili çözümlerin mutlaka bulunduğu o kadar çok senaryo var ki bunlardan bir bölümünün de CHP’nin itirazının Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilip, 2014’de Cumhurbaşkanlığı seçimi öngören yasanın iptal edilmesine dönük olduğunu da hatırlatalım.

Kritik bir süreçten geçtiğimiz kesin ama hangi senaryo doğru çıkacak bilmiyoruz.

Bildiğimiz; bu ülke bu kadar uzun sürecek bir seçim atmosferi ve gerginliğini, bu ekonomi bu kadar uzun sürecek bir seçim ekonomisini kaldıramaz.
Yazarın Tüm Yazıları