Paylaş
Adı değişse de görünümü değişmedi; programda her zamanki gibi, kulağa hoş gelen hedefler sayıldı. Şu kadarını söyleyelim; eğer bu programlarda yazılı olanlar gerektiği gibi uygulansaydı, Türkiye ekonomisi tarihinde yaşadığı krizlerin hiçbirini yaşamazdı.
Cumhurbaşkanlığı programına göre, gelecek yıl büyümenin istikrarlı bir şekilde devam ettirilmesi amacıyla enflasyon ve cari açığın makul seviyelere düşürülmesi ve ekonomideki dengelenme sürecinin kontrollü bir şekilde devam etmesi sağlanacak, büyümeyi sürdürülebilir kılacak nitelikli insan gücü ve güçlü toplum hedefiyle ilgili projeler ve programlar hayata geçirilecek.
Programda kamuda hizmet kalitesi ve hizmet verimliliğinin arttırılması için eğitim programlarının düzenlenmesinin yanı sıra, “kamu insan kaynakları süreçlerinde liyakatin temel alınması, uygun kurumlardan başlanarak etkin çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması ve işlevsel bir performans değerlendirme sistemi geliştirilmesi” yer alıyor. Bu hususlar neredeyse tüm programlarda yer almıştı ama layıkıyla uygulanmadı. Uygulamaya baktığınızda, ülkeyi yönetenler de dahil, herkes biliyor ki; liyakat kamu yönetiminde geçerliliğini yitiriyor. İşe alımdan emekliliğe kadar bu süreçler izlenecek denilirken, özellikle işe alımlardaki kayırmacı uygulamaların her dönemde var olduğunu, son dönem daha arttığını biliyoruz. Bu durumdan mevcut yöneticiler dahil herkesin şikayet ediyor. Kamudaki eleman kapasitesi ve teknik yeterliliği, umarız programda yazılı olduğu arttırılabilir. Yani bunların programlarda ya da resmi dökümanlarda yer alması bir şeyi değiştirmiyor, inanarak uygulamak gerekiyor.
ÖNEMLİ OLAN ANLAYIŞ
Programda yurt içi tasarrufları artırmak için lüks ve ithalat yoğunluğu yüksek tüketim malları için caydırıcı vergilendirme ve bilinçli tüketimin teşvik edilmesi gibi düzenlemelere gidilmesi yer alıyor. Uluslararası yükümlülükler nedeniyle ithal ürünlere farklı vergilerin uygulanamadığı görülmüş, zaten mevcut müdahalelerin ve polisiye tedbirlerin işletmeleri zora soktuğu bilinirken, zorlama tedbirlerin kalıcı olamayacağını tekrar hatırlatmak gerekiyor.
Gelecek yıl para politikasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olacağı tekrarlanan programda, her zamanki gibi “Merkez Bankası bu doğrultuda elindeki tüm araçları kararlı ve bağımsız bir şekilde kullanmaya devam edecek” ibaresi de yer alıyor. “İşte kulağa hoş gelen hedeflerden biri daha” demekten başka bir şey söylenemez herhalde. Çünkü her hükümet bu ilkeyi programına yazıp siyasi kaygılarla uygulamaya yanaşmamıştır. Son dönemde bu yöndeki şikayetlerin ne kadar arttığını, bağımsızlığın sözde kaldığını yine herkes görüyor.
Her programda tekrarlanan benzer ibarelerden biri de mali piyasalara ilişkin olarak, “yenilikçi ve şeffaf işleyen bir mali piyasanın oluşturulması amaçlanıyor” denmesi. Halbuki şeffaflık ilkesinin pek uygulanmadığı dönemlerin birinden geçiyoruz. Kamu hesapları dahil, hem vatandaşın hem özel sektör karar alıcılarının iyi hesap yapmasını mümkün kılmayan, kamu hesaplarının denetimini en aza indiren bir uygulamadan, kamu dahil tüm kesimler şikayetçi.
Özetle; bir kez daha herkese hoş gelecek amaçlar ve hedefler yeni programda da alt alta sıralanmış diyebiliriz. Halbuki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığımız bugünlerde ihtiyacımız olan artık kulağa hoş gelen hedefler koymak yerine, bilime dayalı, çağdaş dünyanın gereklerini yerine getirerek halkın refahını ve özgürlüklerini arttıracak bir yönetim anlayışı.
Paylaş