Paylaş
Şubat’ın ikinci yarısında başlayıp Mart ayında devam eden bahar havası hala bitmiş değil. Ekonomik veriler de bu olumlu havayı teyit eder nitelikte.
Buna karşılık devam eden bahar havasının bundan sonra da devam edeceğine, özellikle yılın ikinci yarısında süreceğine güvenen de pek yok. Parasal gelişmeler, özellikle kredi ve döviz mevduatındaki gelişmeler de, ileriye dönük güvenin olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Yaşanan bahar havasının en önemli nedeni küresel finans gelişmeleri. FED’in faiz artışlarını öteleme eğilimine girmesi, gelişmiş ülkelerde büyümenin başlamaması üzerine parasal genişlemenin devam edip, buralardaki faizlerin negatife inmesi, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için olumlu oldu. Bu yılın başlarında beklenen küresel parasal daralma bu nedenle ötelendi ve hala bol olan likidite bizim gibi ülkelere yeniden sermaye girişlerini beraberinde getirdi.
İşte bunun da etkisiyle son aylarda, kurlardaki gerilemenin beslediği, olumlu enflasyon verileri izledik. Geçtiğim ay beklentilerin altında gelen enflasyon rakamları, bu oranda olmasa da, düşen faiz oranları içerideki olumlu havayı besleyen başlıca unsurlar oldu.
Dün gelen Şubat ayı ödemeler dengesi rakamları da, cari açıktaki gerilemenin devam ettiğini gösterdi. Küresel likiditenin yanında petrol fiyatlarındaki düşük seyrin devam etmesi bu olumlu gelişmenin en önemli nedeniydi.
Buna karşılık döviz tevdiat hesaplarında ciddi bir artış görülmesi ise kurların mevcut düşük seyrinin devam etmeyeceği beklentisini, dolayısıyla sermaye girişlerinin yeniden daralacağı tahminlerini gösteriyor.
Bunun yanında kredi artış hızında da ciddi bir reel yavaşlama izleniyor.
Çünkü piyasadaki herkes biliyor ki; FED’in faiz artışı büyük ihtimalle Haziran’da, olmadı Ağustos’ta başlayacak. Bununla birlikte sıcak para yeniden yuvasına dönmeye başlayacak. Zaten IIF de geçen yıl kadar olmasa da, bu yıl da bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden yüksek miktarda sermaye çıkışı bekliyor. Kaldı ki; Türkiye’nin kendine özgü, özellikle siyasi, riskleri mevcut. Terör, başkanlık tartışmaları gibi gelişmeler de piyasaların moralini bozan unsurlar.
‘MERKEZ’ KRİZİ YUMUŞADI
Türkiye’ye özgü risklerin arasında 19 Nisan’da görev süresi bitecek Erdem Başçı’nın yerine atanacak yeni Merkez Bankası Başkanı sorunu da yer alıyordu. Dün Para Politikası Kurulu üyesi Murat Çetinkaya’nın başkanlık kararnamesi bakanların imzasına açıldı. Hem süre bitmeden, hem de içeriden birinin atama kararnamesi hazırlanmış olması piyasalar tarafından olumlu karşılandı.
En azından, belki de pek tanınmadığı için, Çetinkaya isminin tepki görmediğini söyleyebiliriz. Buna karşılık Çetinkaya’nın alacağı kararların bir süre piyasalar tarafından yakından izleneceği de çok açık. Yeni Başkanın kendini ispat etmesi ister istemez biraz süre alacak.
Başkanlık krizi yumuşak atlatılsa da uygulanacak politika belirleyici olacak. Cumhurbaşkanı ve bakanların “faiz indirme baskısı” devam ediyor ve bundan sonra da belli ki sürecek. Yani Başkan sürekli piyasa testine maruz kalacak.
Yeni Başkan bu süreci başarıyla atlatsa bile, unutmayalım ki sadece risklerden biri kazasız atlatılmış olacak. Özellikle yılın ikinci yarısına ilişkin olarak, hem küresel gelişmeler hem de iç riskler tedirgin olmayı gerektirecek kadar büyük.
İşte bu nedenle 1.5 aydır devam eden bahar havasının kalıcı olduğuna kimse inanamıyor. Piyasanın bir yandan bahar havasını değerlendirip, öte yandan ileriye dönük temkinli tutumunu devam ettireceğini tahmin ediyorum.
Paylaş