ŞU anda siyasetin içinde bulunduğu durum tam bir kriz havasını gösteriyor. Bu hafta siyasette kırılmaların yaşanabileceği kritik bir hafta.
Şu kadarını söyleyelim ki; bu krizin mutlaka demokrasi içinde çözülme şartı var ve bunun için kim, ne yapması gerekiyorsa, mutlaka hemen yapması lazım. "Demokrasi içinde kalmak" deyince bunu herkes kendi görüşünde yorumlayıp, ona göre çözümler önerecek, bunu biliyoruz. Örneğin şimdiden bir taraf " Gül Cumhurbaşkanı olmasın demokrasi içinde kalınması için hemen seçime gidilsin"derken, diğer taraf ise "Gül’ü seçelim demokrasi çalışsın, daha sonra erken seçimi yapalım" diyor.
Göründüğü gibi; ne yazık ki, herkes "iki taraf" olarak siyasete bakıyor ve birbirinin penceresinden bakmaya yanaşmıyor. Maalesef iş buraya getirildi ve bunda iktidarı, muhalefeti herkesin suçu var.
Ama artık yeni bir diyalog ortamının mutlaka kurulması, bir orta yolun mutlaka bulunması ve krizin çatışmalara dönüşmeden çözülmesi gerekiyor. Bizce Başbakan Erdoğan da, Ana Muhalefet lideri Baykal da bir süredir devam ettirdikleri "gerilim politikası"nda sona geldiklerini görmeliler. Yoksa medet umdukları, oylarını artırmak için kullandıkları gerilim politikası dönüp başta onları,ama sonuçta bütün halkı batıracak...
Eğer Başbakan Tayyip Erdoğan, yerli-yersiz her zaman kullandığı, "Bakın piyasa de bizi teyit ediyor" sözlerinde samimiyse, şimdi zamanı geldi. Eğer o çok sığındığı piyasayı gerçekten düşünüyorsa, biran önce harekete geçip uzlaşma arayan taraf olmalı.
Bizce piyasaların bugün kötü açılma ihtimali bir hayli yüksek. Ama yerli ve yabancı bankacılar "Kanlı bir Pazartesi olmayacaktır" diyorlar. Yani o kadar kötü bir hava da beklenmiyor. Borsanın yüzde 3-5 düşeceğini, doların ve faizin yükseleceğini söylüyorlar ama öyle büyük bir kriz havası da beklemiyorlar. Yani piyasalarda yeni bir dalga dönemi geliyor ve bu dalga artık tümüyle içerdeki siyaset krizinden kaynaklanacak. Yani dalganın boyutunun ne olacağını, dalga boylarının nereye varacağını, tümüyle siyasetçilerin belirleyeceği bir piyasa ortamıyla karşı karşıyayız.
UZLAŞMA HAVASI
Dışarıdaki risk iştahı yani gelişmekte olan ülkelere likidite akışının çok uygun olduğu bir ortamda böyle bir siyasi krize yakalandığımız için şanslı sayılabiliriz. Yani dışarda geri dönüş havası yok ve bu iyi kullanılırsa, bu siyasi dalganın piyasaya etkisi hala çok ucuz atlatılabilir.
Yurt dışından görüşlerine başvurduğumuz bankacılar, Avrupa’da tedirgin bir ortamın doğduğunu, yaşananları, özellikle Fransa ve Almanya’nın "imtiyazlı üyelik" savları için kullanabileceklerini söylerken, ancak hala bu tehlikenin de ucuz atlatılma imkanının bulunduğunu söylediler. Demokrasi içinde bir çözüm bulunduğu takdirde AB yolunda oluşacak tahribatların onarılabileceğini kaydeden bankacılar, bütün uzlaşma çabalarının piyasaya da aynen yansıyacağını söylediler. Şu anda büyük bir dalga beklemediklerini ama demokrasi daha fazla etkilendiği takdirde, den çıkışın kaçınılmaz olacağını söylediler.
Bir ortayolun bulunması halinde piyasalardaki dalganın ucuz atlatılabileceğini kaydeden yabancıların, biraz da "şimdiye kadar içerdeki siyasi ortamı iyi okuyamadıkları ve yabancı yatırımcıları daha fazla uyarmadıkları"nın telaşını yaşadıklarını görüyoruz.
Buna karşılık şimdiye kadar ihtiyatlı tutumunu sürdüren yerli bankacıların, daha temkinli olarak olaya baktıkları ve demokrasi içinde kalındığı takdirde bunun piyasaya fazla zarar vermeden atlatılabileceği görüşünde olduklarını görüyoruz. Yerli bankacılar, yabancıların krizin büyümesinden çok korktuklarını, çünkü önemli zararlar yazmak zorunda kalacaklarını kaydederken, "o nedenle de yabancıların da içerdeki havanın biran önce yumuşaması taraftarı olduklarını, paniğe kapılmanın yabancıların işine gelmediğini" söylüyorlar.
Özetle; yerli ya da yabancı yatırımcıların da baktığı ama piyasanın da ötesinde Türkiye’nin geleceği için demokrasi içinde kalınarak çözüm bulunması hayati önem taşıyor.
Kimse mağdur, kimse zalim değil, herkesin işin tırmanmasında büyük sorumluluğu var.