Paylaş
Piyasa oyuncularıyla yaptığım görüşmelerden çıkardığım sonuç şu ki; piyasalar enflasyonda çift haneye alışmış, hatta önemli ölçüde satın almış gözüküyor. Bankacılar bu haftaki şubat ayı açıklamasıyla birlikte enflasyonda çift haneye ulaşılabileceğini, bu ay olmasa bile önümüzdeki bir-iki ay içerisinde çift hanenin görülmesinin tüm piyasa tarafından artık kabul gördüğünü söylediler.
Dolayısıyla enflasyondaki sonucun, piyasalarda çok önemli bir hareket yaratmayacağı, küçük hareketlere neden olabileceği belirtiliyor.
Bu arada ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın bu hafta Kongre’de yapacağı açıklama, Fed Başkanı ve üyelerinin yapacakları açıklamalar ile Bej Rapor’da yer alacak hususlar da piyasaları yakından ilgilendiriyor. Trump’tan ekonomi politikaları ile ilgili yeni ipuçları beklenirken, piyasayı asıl etkileyecek unsurun Fed’in bu yıl kaç faiz artışı yapacağı ve zamanlamasına ilişkin, konuşma ve raporlardan çıkarılacak işaretler olacağı kesin.
Tüm bunlar, bir süredir gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye’ye, yeniden başlayan sermaye akışının kısa vadede geleceğini görmek için önemli. Türkiye ekonomisi açısından bakıldığında 4 TL sınırına dayanıp 3.6 TL’ye inen doların daha aşağı düşüp düşmeyeceği, nasıl bir dalgalanma göstereceğinin önemi büyük.
Bazı piyasa analistleri küresel iklimin son haftalarda uygun olduğunu, bu iklimin devamı halinde dolar kurunun 3.5 TL, hatta daha altına bile inmesinin mümkün olabileceği görüşündeler. Enflasyonun bu ay çift haneye çıkması halinde bile bu trendin bozulmayacağı, yukarı küçük hareketlerden sonra tekrar trendin aşağı dönebileceğini söylüyorlar.
Buna karşılık 3.6 TL’nin, daha doğrusu bu kadar hızla geriye gelişin artık doyma noktasına ulaştığını, dolayısıyla dolardaki trendin yeniden yukarı çıkabileceğini söyleyen analistler de var. Bu tür analizlerde, bazı yabancı bankalardan gelen “gelişmekte olan ülke paralarının değer kazanması artık durabilir” yorumlarının da etkili olduğunu söyleyebiliriz.
EN ÖNEMLİSİ FAİZ ORANLARI
Bankacıların piyasaları etkileyecek asıl unsur olarak belirttikleri hususun ABD’de ve Türkiye’deki faiz oranları olduğunu söyleyebiliriz. Bir bankacı, bir yıl sonra enflasyonun yüzde 7.5-8 düzeyinde olacağını düşünen bir yabancının, ABD tahvil faizini de hesaba katıp, yüzde 10.5-11’lerden dolarını bozup Türk tahviline yatırım kararı alabildiğini, son dönemdeki mevcut yabancı talebinin de bu basit hesaptan kaynaklandığını söyledi.
Dolayısıyla Fed’in faiz artırımının yüksek olacağı beklentisinin artmasının bu hesabı bozabileceği ama mevcut koşullarda böyle bir tahminin ağırlıkta olmadığını söyledi. Geriye kalanın Merkez Bankası’nın fonlama faizi olduğunu kaydeden aynı bankacı, bu faizin yüzde 10.3 civarına kadar çıktığını, yabancı talebinde bu oranın kilit olduğunu söyledi.
Burada da, kurlar aşağı geldi diye Merkez Bankası’nın referandum öncesi piyasayı rahatlatma yoluna gitmesinden, dolayısıyla bu faizin yüzde 10 veya altına inmesinden korkulduğunu kaydetti. 10-20 baz puanlık indirimlerin belki trendi değiştirmeyeceğini ancak fonlama faizinde yüzde 10 ve altındaki oranın,kurları yeniden sıçratacağının açık olarak ortaya çıktığını söyledi.
Bu arada piyasada referandumdan çıkacak sonuçlara ilişkin tahminlerin henüz netleşmediğini yani fiyatların içinde referandumun olmadığını söylemeliyiz.
Paylaş