Paylaş
En son swap piyasasını devreye sokan Merkez Bankası bundan da istediği sonucu alamadı.
Haftalık repo ihalelerini kaldırıp, bankaları aslında anormal bir imkan olan gün sonu geç likidite penceresine iten, böylece fiili olarak piyasadaki faiz oranlarını arttıran Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki son Ekonomi Zirvesi’nin ardından swap işlemlerini devreye soktu.
Belli ki zirvede, bu yolla parayı iyice kısıp, bankaların ödünç parayla dolar satın almasının önüne geçilip kurların frenlenebileceği anlatılmış olsa gerek ki, zirvenin hemen ardından bu yöntem uygulamaya girdi. Swap’ın anons edilmesinin hemen ardından bir miktar gerileyen dolar fiyatının dün yeniden yükselişe geçtiği görüldü.
Piyasa uzmanları tüm bunların para politikasında ince ayar tedbirleri olduğunu halbuki sorunun ince ayarın yetmeyeceği kadar büyüdüğünü söylüyorlar.
Risk algısının büyük olduğunu, her açıdan önümüzdeki dönemin belirsizlik taşıdığını, en azından yerli ve yabancı yatırımcılar açısından böyle algılandığını belirten bankacılar, bu nedenle kısa sürede piyasanın sakinleşmesi için mutlaka dişe dokunur bir faiz artışının resmiyet kazanması gerektiği görüşündeler.
Swap’ın devreye sokulmasıyla, piyasaya yapılan fonlamanın tümüne yakınının geç likidite penceresinden yapılmaya çalışıldığını hatırlatan bankacılar, bunun da piyasadaki ortalama fonlama faizinin yüzde 10’a doğru gitmesi anlamına geldiğini söylediler.
Bankacılar Merkez Bankası’nın bundan sonra ne yapacağı konusunda değişik tahminlerde bulunuyorlar. Kimisi, bu yolla piyasadaki faiz oranlarının artırıldığını, resmi faiz artışı olmadan böyle gitmek isteyebileceğini, kimisi ise 24 Ocak’taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına kadar böyle gidip, PPK toplantısında yarım puanlık faiz artışıyla yetinmek isteyeceğini tahmin ediyor.
DOLAR İÇİN YAPILAN HESAPLAR
Bankacıların bir bölümü Merkez Bankası ve hükümetin Trump’ın gelişiyle birlikte doların düşüşe geçmesini beklediğini, o nedenle geçici bir süre bu tür ince ayarlarla durumu idare etmek istediği görüşündeler. Buna karşılık piyasada kısa sürede doların düşmesini bekleyen pek yok gibi gözüküyor.
Daha dün dünyanın en büyük fon yöneticisi BlackRock, ABD Hazine tahvil faizi ve doların, Trumplı ya da Trumpsız, daha da yükseleceği beklentisini açıkladı. 5 trilyon dolarlık fonu yöneten BlackRock, küresel enflasyon beklentilerindeki artışın devam edeceğini, buna bağlı olarak 10 yıl vadeli tahvil faizlerinin aralık ayı sonunda yüzde 3’e kadar çıkabileceğini belirtti.
Özetle; eğer Merkez Bankası’nın doların düşeceği, bu ince ayar önlemleriyle bir süre daha devam edip, sonra normale dönme tahmini varsa, bence bu tahminin gerçekleşmesi çok zor gözüküyor.
Sonuç olarak; hükümetin ve Merkez Bankası’nın anlaması gereken gerçek; mevcut sorunların ince ayarla çözülemeyecek kadar büyük olduğu ve risk algısının giderek büyüdüğü olmalı.
Zaten çok dar imkanları olduğu iç ve dış piyasalarca anlaşılan Merkez Bankası yönetiminin attığı bu adımlar, bence kurlardaki hızlı yükselişe çözüm olmadığı gibi, piyasalardaki paniği büyütmekten başka bir işe yaramıyor.
Zaten zirve sonrası karar açıklayarak bağımsızlık adına yeterince kredibilite kaybına uğrayan Merkez Bankası yönetimi, çok daha radikal adımlar atmak zorunda olduğunu artık görmeli.
Hükümet de, indirmeyi amaçladığı kredi faizlerinin, bu yolla inmeyip aksine daha da yükseldiğini artık anlamalı.
Paylaş