DÜN siyasi krizin etkisinin görüleceği ilk piyasa günüydü. Piyasadaki hareketler, daha önceden tahmin edildiği gibi, nispeten sakin bir seyir izledi.
Yani Borsada panik satışlarıyla önemli düşüşler görüldü ama daha sonra gün içinde biraz toparlandı. Dövizde ve faizde ise büyük artışlar, Borsadaki panik havası kadar olumsuz bir hava izlenmedi.
Şimdi herkes gözlerini dikti bugün, en geç yarın çıkacak, Anayasa Mahkemesi kararını bekliyor. Piyasalar Anayasa Mahkemesi’nin kararının CHP talebini kabul yönünde çıkması halinde, AKP’nin işi daha fazla germeyip, erken seçim kararı alacağını tahmin ediyor.
Böyle olduğu takdirde, biraz da kendiliğinden, gerilim yumuşamış ve bir seçim havasına girilmiş olacak.
Bu takdirde bir tek sakıncanın AB ile ilişkilerde çıkabileceği kaydediliyor. AB’deki zaten Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olan Almanya, Fransa gibi ülkelerin bu kararı, "Ordunun müdahalesi" biçiminde yorumlayıp, demokratik standartlar açısından Türkiye’nin AB üyeliğine hazır olmadığını söyleyecekleri tahmin ediliyor.Hatta bu ülkelerin "imtiyazlı üyelik daha uygun olur" savlarını güçlendirmesinden korkuluyor.
Ancak bizce Tandoğan ve ardından Çağlayan Mitingi AB yetkililerinin de, "Türkiye’deki korkunun büyüklüğü" konusundaki görüşlerini biraz değiştirebileceği kanısındayız. Yani AKP iktidarının halkı nasıl gerdiği, laiklik konusunda nasıl büyük bir tepkiye neden olduğu, dolayısıyla TSK’nın itirazlarının halk nezdinde tabanının bulunduğunu göstermesi açısından bu mitinglerin yararlı olduğu kanısındayız.
Artı olarak mitinglerdeki mesajın "hem irticaya, hem de darbeye karşı" olduğunun altının çizilmesi, bizce korkunun, "hastalıklı bir korku" olmadığını da ortaya koymuş bulunuyor. Yani AB yetkililerinin de bu çatışmanın sorumlusunun aynı zamanda iktidar olduğunu ve barışçı toplantılarla halkın tepkisini göstermesinin demokrasi göstergesi olduğunu, eğer önyargılı değillerse, anlamaları gerekir. Ki bu gösteriler aynı zamanda, bizce, Türkiye’nin demokratik olgunluğunu göstermesi açısından da sonsuz yararlar sağlamıştır.
ASIL İŞ AKP VE CHP’YE DÜŞÜYOR
Piyasalarda, TSK’nin bildirisinden sonra nispeten sakin bir seyir izlenmesinde, bizce Çağlayan’da, en küçük tahminle 700 bin kişiyi bulan mitingin yarattığı hava da etkili olmuştur diye düşünüyoruz. Yani, hükümete ve seçilecek Cumhurbaşkanına tepki sadece TSK ile sınırlı kalsaydı, piyasalardaki hareket daha büyük olabilirdi.
Tabii ki piyasalardaki paniğin önlenmesinde mitingin etkisini ölçme imkanımız yok.
Ancak yurtdışındaki havanın, küresel likiditedeki durumun ve risk iştahının devam etmesinin, piyasaların sakin seyretmesinde çok olumlu etki yaptığını, kesinlikle söyleyebiliriz.
Aslında piyasalarda panik havası yaşanmasında, kimsenin yararı bulunmuyor.
Yurtdışındaki yatırımcılar şimdiye kadar büyük risk aldılar ve bir panik havası zarara uğramalarına neden olur. Bunun yanısıra özellikle Türk özel sektörü, yüklü dış krediler kullandı ve dövizdeki aşırı hareket özel sektörün de işine gelmiyor.
Bankacılık kesimi yine aynı kaygılara sahip. Bunların yanısıra Merkez Bankası’nın, enflasyon hedefinden daha fazla uzaklaşmamak için, Hazine’nin borç stokunun artmaması için, mevcut seyrin devamından yana olduğunu,u bu seyri korumaya çalışacaklarını da herkes biliyor.
Özetle; herkes gözünü dikmiş biran önce erken seçim yapılmasını ve oluşan siyasi krizin biran önce yumuşatılmasını istiyor.
Bunu yapacak olan ise siyasetçiler. Bizce en büyük sorumluluk AKP Hükümetine ve Başbakan’a düşüyor. Ama sadece AKP değil, dün yine çıkıp, "Anayasa Mahkemesinden red kararı çıkarsa çatışma çıkar" deme hatasında bulunan CHP’ye ve Lideri Deniz Baykal’a da büyük sorumluluk düşüyor. Artık Baykal’ın işi germeyi bırakması gerekiyor.
Piyasa sakin ama ilelebet böyle gidecek sanılmasın. Demokrasiye karşı bir hareket veya krizin iyice derinleşmesi, uzlaşmanın sağlanmaması, ekonomideki ihtiyatlı havayı değiştirecektir.