Paylaş
Piyasaların bugün toplanacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısınden hemen hemen hiç bir beklentisi kalmadı. Piyasa oyuncularına sorduğumuzda bugünkü toplantıdan değişiklik beklentisi olanına rastlamadık.
Geçen haftaki PPK toplantısına kadar yine de bir soru işareti vardı ama ABD Merkez Bankası FED’in faiz artışını yine ertelemesi üzerine, içeride Merkez Bankası’ndan karar beklentisi sıfırlandı diyebiliriz. Merkez Bankası zaten kendini FED kararına bağladığını belirttiği için, beklenti de kalmadı.
Bir başka açıdan bakacak olursak; Merkez Bankası yönetiminin eli FED kararıyla çok rahatladı ve seçimlere kadar hareketsiz kalmanın gerekçesini de oluşturdu diyebiliriz. Yani, döviz ve faizdeki tüm gelişmelere rağmen, kendi deklere ettiği para politikasında normalleşme için bile, gerekli adımları atmaktan kaçınıyordu. Normalizasyon adı altında örtük olarak faiz artırarak sorunları bir ölçüde çözme imkanını da FED kararına bağlamıştı. Böylece hareketsiz kalma tercihini hayata geçirmek için önemli bir gerekçeyi de bulmuş oldu.
Merkez Bankası yönetimi, siyasi otoritenin etkisi altında kalmaya devam ediyor ve kurtulmaya da pek niyetli değil. Bir başka açıdan; kur ve faiz konusunda ekonomi literatürüne girecek açıklamalar yapan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ile aynı noktaya gelmiş bulunuyor.
Geçen hafta uluslararası rating kuruluşu Fitch’in yaptığı açıklamada Merkez Bankası’nın kredibiletesine ilişkin özel bir bölüm vardı. İşler sıkıştığında kaybolan kredibiletenin ne kadar zararlı olacağını, Merkez Bankası’nın bağımsız davranmamasının ekonomik dengelerin bozulmasındaki önemini vurgulamaya çalışmıştı. Sadece Fitch değil, tüm uluslararaı kuruluşlar nezdinde Merkez Bankası, bu tavrı nedeniyle önemli saygınlık erozyonuna uğradı. Yabancıların yanısıra, içeride de “Merkez Bankası’nın siyasi otoritenin izni dışında gerekli adımları atamayacağı” yargısı iyice pekişmiş durumda.
İşte bu nedenle de bugünkü PPK toplantısından hiç bir beklenti kalmadı. Piyasa oyuncuları eskiden “Merkez Bankası siyasete rağmen gerekeni yapar, gerekirse ön alıcı kararları uygulamaya sokar” diyorlardı, ama bu inanç kayboldu.
BEKLENTİLER KÖTÜLEŞTİ AMA NE GAM
Merkez Bankası’nın asli görevi, yeni bir tanım yapılana kadar, fiyat istikrarını sağlamak, bir başka deyişle enflasyonla mücadele etmek. Merkez bankaları enflasyon beklentileri bozulduğunda harekete geçer, en önemli silahı olan faizi kullanmaktan kaçınmaz, böylece fiyat istikrarını sağlamaya çalışır.
Bunu şunun için söylüyorum ki; Merkez Bankası’nın Hükümetle birlikte koyduğu enflasyon hedefleri aşılmış durumda, ileriye dönük beklentiler de bozulmaya devam ediyor ama tüm bunlar Merkez Bankası’nın harekete geçirmeye etmiyor.
Merkez Bankası’nın kendi beklenti anketine göre yılsonu yıllık TÜFE enflasyonu beklentisi Ağustos ayındaki yüzde 7.65’den Eylül’de yüzde 7.98’e yükseldi. Politika faizi beklentisi yüzde 7.5’te sabit kalırken, 3 ay sonrası için beklenti yüzde 8.04’ten yüzde 8.41’e yükseldi. Yıl sonu büyüme beklentisi ise yüzde 2.88’de sabit kaldı.
FED kararından bağımsız olarak, fiyat istikrarının tehlikede olduğu açıksa, TC Merkez Bankası’nın görevi TL’nin itibarını korumak değil mi?
Merkez Bankası siyasi otoriteye boyun eğerek, tüm bu gelişmelere karşı hareketsiz kalarak, bence görevini yapmamış oluyor.
İşin bir kötü yanı da; piyasaların da bu yanlış yönetimi kanıksamış olması.
Aynen Merkez Bankası’nın son dönemde tüm yükü bankaların üzerlerine yıkıp, mali yeterlikleri eritmesine rağmen bankaların ses çıkarmadığında olduğu gibi.
Paylaş