MERKEZ Bankası’nın meşhur "enflasyondan sapma mektubu"nu okuduğumda, hayal kırıklığına uğradığımı açıkca söylemeliyim.
Durmuş Yılmaz’ın önce ikircikli davransa da, daha sonra gerekli olan operasyonu yapmasına sevinmiş, Yılmaz’ın "yeniden piyasalarda güven sağlayabileceği" konusunda açıkcası umutlanmıştım ama ...
Bu arada Durmuş Yılmaz’ın Devlet Bakanı Ali Babacan’la birlikte Başbakan Tayyip Erdoğan’ın evine gidip, 1,5 saat başbaşa görüşme yapması, hiçbir açıklama yapmamasını biraz garip karşılasam da, yine de umutlu olmaya devam edilebileceğini düşünüyordum.
Ancak geçen hafta sonunda kamuoyuna açıklanan mektup, bu umutlarımın kırılmasına, "başbaşa görüşme" ziyaretini fazla iyimser yorumladığımı düşünmeme neden oldu.
Bankacılarla konuştuğumda, Cuma gecesi ve Cumartesi günü daha çok kendi içlerine dönük elime geçime yorumlarını okuduğumda, piyasanın da bu mektuptan hiç tatmin olmadığını, aksine "Merkez Bankası bağımsızlığı" şüphelerinin artmasına neden olduğunu gördüm.
Bir bankanın yorumu "Mektup enflasyondaki kriteri tutturamamak nedeniyle yazılan mektuptan çok, düzenli enflasyon raporuna benziyor" diye başlıyor.
Gerçekten de baktığınız zaman teknik bir dil ve enflasyonun neden tutmadığını gerekçelendiren bir metin olmuş. Üstüne üstlük bu yorum içinde özellikle siyasi iktidarın gelinen bu noktada yaptığı hatalar sanki bilerek gözardı edilmiş yok sayılmış. Neredeyse, mektupta "Aman Hükümeti suçlamayın, işte dış gelişmeler nedeniyle böyle oldu" denecek.
Mektubun direk Başbakan Tayyip Erdoğan’a değil de Devlet Bakanı Ali Babacan’a yazılmış olması da, bankacıların gözünden kaçmış değil. Zaten bir süredir Merkez Bankası bağımsızlığı konusunda büyük kaygı duyuyorlar, tutunabildikleri tek dal olan Merkez Bankası’nın da, bu çapanın da elden gittiğini düşünüyorlar, bu nedenle her bir işarete çok daha dikkatli bakıyorlar. İşte mektubun siyasi otoritenin başı olan Başbakana değil de Bakana hitaben yazılması bu konudaki endişeleri büyüten bir unsur oldu.
Mektubun altında Başkan Durmuş Yılmaz’ın yanısıra, Bakanın arkadaşı, Başkan yardımcısı Erdem Başçı’nın imzasının bulunması da anlaşılmış değil. Mevzuat olarak böyle bir şart var mıydı bilmiyorum ama garip bir görüntü ortaya çıkmış.
ARKADAŞ MEKTUBU
Ortaya çıkan görüntü, çok rahat "Bakan arkadaşlarıyla bir zorunluluğu, kendi içinde teknik bir sohbet mektubuyla geçiştirmeye çalışmış, Başbakanı da işin içine katmayarak işi geçiştirmiş" şeklinde yorumlanabilir. Bu arada insanın aklına "Acaba Başbakanın özel konutunda mektubun nasıl olacağına mı karar verildi?" sorusu da gelmiyor değil.
Kısacası; aynı zamanda Merkez Bankası’nın piyasalara güven vermesi için bir fırsat olan "enflasyondan sapma mektubu" şansı kaçırıldı. Aksine olumsuz bir görüntüye sebep oldu.
Bankacılar mektupta risk unsurları olarak küresel risk iştahı ve buna bağlı ortaya çıkan güven şoklarından sözedildiğini hatırlatarak, "siyasi risk unsurundan yine söz edilmiyor ve sanki böyle bir unsur yokmuş gibi görülüyor" dediler.
Mektubun amacının enflasyonun neden yüksek çıktığını açıklamak ve Hükümete enflasyon hedefinin tutturulması için gerekli önlemleri bildirmek olduğunu hatırlatan bankacılar, "Fakat mektupta Hükümet yönelik herhangi bir öneri ya da tavsiye bulunmuyor" dediler.
Banka raporlarında bu olumsuzlukların dışında mektubun dikkat çeken hususlarından biri de, "Merkez Bankası ilk defa 2007 enflasyonunun da hedefin üstünde çıkabileceğini dikkat çekiyor" şeklinde yer alıyor. Bununla birlikte 2007 yılında yeni sıkılaştırmalara gidilebileceğinden sözedilmesi de dikkat çekiyor.
Enflasyonun normalden yüksek olabileceği dönem olarak 1,5-2 yıllık bir dönemden sözedildiği hatırlatan bankacılar, daha önce 2007 yılında normalleşmenin başlayacağından sözedildiğini ama şimdi bu tahminden çark edildiğini söylüyorlar.
Merkez Bankası bu anlayışla güven veremez, veremezse de enflasyon hedefi filan kalmaz...