MERKEZ Bankası’nın Enflasyon Raporu açıklamasında iyimser tonun hakim olduğu ortada.
Buna karşılık piyasalar Merkez Bankası’nın, iyimser bulsalar da, tahminlerine güvendiler ve buna göre yeniden pozisyon tutmaya yöneldiler. Bunun en önemli nedeni şüphesiz ki; küresel konjonktürün uygunluğu ve Merkez Bankası’nın kullanabileceği araçların gücünün herkes tarafından kabul edilmesi. Yani piyasalar “tahminleri iyimser olsa da Merkez Bankası bu dediklerini yapacak güçte” deyip, buna göre tavır belirlemeye başladılar. Merkez Bankası açısından bakıldığında ise durum biraz daha farklı olmalı. Yaptığı tahminlerin tutmaması halinde itibar kaybı kesinlikle söz konusu olacaktır. Hele hele, yaptığı iyimser tahminlere karşılık, olumsuz senaryoların devreye girmesi halinde söylediği önlemleri alamaması halinde, itibar kaybı katlanır. Merkez Bankası kredilerin büyüme hızının yılsonunda yüzde 25’de kalacağını, enflasyon hedefinin değiştirecek bir neden bulunmadığını, alınan önlemlerin sonuç vereceğini, iç talebin frenleneceğini, büyümenin ikinci yarıda düşeceğini söyledi. Vergi affıyla gelen gelirlerin kamu borcunun azaltılmasında kullanılacağı, maliye politikasının sıkılaştırılacağı görüşünde. Çok konuşulan cari açığın son çeyrekte azalacağını, cari açığın önemli bir risk oluşturmadığını, cari açığın milli gelire oranının yüzde 10’a ulaşmayacağını belirten Merkez Bankası yönetimi, iç talep, sermaye hareketleri, cari denge ve kredilerin seyri ile ilgili gelişmeler ve enflasyon eğilimine bağlı olarak, tahminleri tutmadığı takdirde para politikasında değişikliğe gideceğini de söyledi. Enflasyon Raporu’nun açıklanmasının hemen ardından dış ticaret verileri geldi. Haziran ayında dış ticaret açığı rekor artışla, beklentilerin çok üzerinde, 10.2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Cari işlemler açığının Haziran’da 7.5-8 milyar dolara çıkması, son 12 aylık açığın ise 72-73 milyar dolar arasında olması bekleniyor. Cari açığın milli gelire oranı ise ilk çeyrekte yüzde 7.9 iken, ikinci yarıda yüzde 9.5 civarına çıkmış olacak. Bu rakamlar Merkez Bankası’nın iyimser tahminlerini şimdiden sorgulatır düzeyde. İLKELER VE KAZANILAN İSTİKRAR Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Enflasyon Raporunu açıklarken “Her şeyin çok iyi olduğunu” söyledi. Bununla birlikte Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “kurda ortayı çok rahat buluruz” demecine övgüler düzüp, bu açıklamanın faydalarını anlattı. Dalgalı kur sisteminin uygulandığı söylenirken, Bakan ve Başbakan açıklamaları ile kurun seviyesinin belirlenmesi, Kasım’dan bu yana sepet bazında devalüasyonun yüzde 20’yi aşması, bunun piyasalara öngörülebilirlik açısından büyük zarar verdiği ortada, ama ne gam. TL’nin değerini belirlemeyi seve seve Hükümete bırakmış bir Merkez Bankası yönetimi, kötü senaryoların gerçekleşmesi halinde, gerçekten gereken önlemleri, sizce alabilir mi? Hatırlar mısınız; eskiden ekonomi yönetiminin rakamsal başarısının ötesinde piyasa ekonomisinin kurumsallaşması, şeffaflık, öngörülebilirlik gibi ilkelere önem verirdik. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ekonomide istikrar için ne kadar önemliydi ve ısrarla buna dönük yasal güvenceler oluşturulunca nasıl sevinmiştik, ne kadar çok yararını gördük. Yıllarca savunduğumuz bu değerlerin şu anda geçerli olduğunu söyleyebiliyor muyuz? Böylece sağlanılan ekonomik istikrarı, büyük çabalar sonucu kazanılan bu değerleri kaybettiğimizde, şimdi olmasa da, sonunda kaybedeceğimizin farkında mıyız?