MEMUR maaş zamlarını bizzat Başbakanlar açıkladıkları zaman, bunun altında "hava atacak bir şey bulunduğu" kesindir. Hatta Maliye bakanları açıkladıklarında bile dikkatle izlemek ve altında bir şey aramak gerekir. Bu, hep böyle olmuştur.
Yine öyle oldu ve geçtiğimiz gün Başbakan Tayyip Erdoğan memur maaş zammı açıkladı. Doğal olarak açıkladığı zam oranları beklenenin üzerindeki oranlardı. Ancak memur maaşları zaman içinde o kadar eridi ki, memurların bu oranları bile beğeneceklerini sanmıyorum.
Memur maaş zamlarının, toplu sözleşmelerde işçilere verilen zammın, sadece zammı alanlara dönük sonuçları yok, birçok makro gelişme için de gösterge niteliğindeler.
Her şeyden önce de verilen zammın nereden karşılandığı, yani kaynağı önemli. Dana önce zamlar yapılır kaynağı sorulmazdı ama artık politikacılar kaynakla ilgili de sorularla da karşılaşıyorlar ve kamuoyunu özellikle enflasyon adına bu konuda ikna etmek zorundalar.
Başbakan Erdoğan, basın mensuplarının soruları üzerine, bu zammın bütçeye getirdiği yükün 2008 ile ilgili olarak 947 milyon YTL olduğunu, bunlarla ilgili bazı bakanlıklarda döner sermaye havuzlarındaki toplanan paraları tek havuzda topladıklarını söylemiş. Erdoğan,"Yapılan düzenleme ile birlikte bütçeye ek bir yük getirmeden her bakanlığın kendine ait yapmış olduğu ücretlerdeki dengelemeyi artık merkezi bir anlayışla dağıtmayı planladık ve bu şekilde bunu karşılıyoruz’’ demiş.
Hükümetin mahalli idarelere bütçeden ayrılan payı artırmayı önceden biraz daha yüksek tutup, sonradan bir kısıntı yaptığını biliyoruz. Bu farkın oradan mı karşılanması öngörülüyor yoksa her kuruma ilişkin olarak döner sermayelerin bir artısı olduğu söyleniyordu, oradan mı karşılanacak, bunu da bilmiyoruz.
Ne olursa olsun, 947 milyon YTL’lik bir artı para gerektiği ortada. Bir şekilde bunun karşılanması lazım ve eğer yine bütçe dışından bir şeyler ayarlanacaksa bile, sonunda toplam kamu dengesini, daha doğrusu kamu açığını etkileyeceği de açık.
Bunun da daha fazla borçlanma anlamına geldiği unutulmamalı.
Yani faizler yüksek diyenler, faizler yüksek olduğu için kurlar bu kadar aşağıda deyip Merkez Bankası’nı günah keçisi yapanlar, dönüp bu kararlara bakacaklar.
Enflasyonla mücadele
KAMU açığının büyümesinin sonuçta ne tür faturalara yol açtığını artık herkes biliyor. Bununla birlikte "içtalebin körüklenmesi"nin de artık dikkatle izlenmesi gerekiyor. Yani içtalebi artırdığınız zaman, içeride doğan artı talep fiyatların aşırı yükselmesine, dolayısıyla enflasyonun daha da yükselmesine yol açabiliyor.
Bu nedenle Merkez Bankaları bu göstergeyi yakından izliyor. Bu nedenle Merkez Bankası son toplantıda faiz artırım kararı vermezken, içtalebin dengeli seyrettiğini söyleyip, ancak ileride faiz kararları verirken, bunun yakından izleneceğini söyleme gereği duydu.
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine de şunları söylemiş:
"Bizim hükümetimiz, böyle kimsenin hakkı olmadığı halde, para basmak suretiyle memuruna işçisine para verme ahlaksızlığına düşen bir hükümet olmamıştır. Bunu yapamayız. Çünkü bunu ben milletin cebinden çalmak olarak görüyorum. Biliyorsunuz bu devalüasyonları Türkiye çok yaşadı. Öyle rastgele zamlar yapıldı bu ülkede, ama ondan sonra da benim vatandaşımın alım gücü düştü. Az önce ifade edildiği duruma düşeriz. Yani sen zam yapıldı zannedersin, çarşıya pazara gidersin, 3 kilo pirinç alırken bu defa 1,5 kilo pirinç alırsın 2 kilo pirinç alırsın 1 kilo pirinç çalınmıştır. ’Ben zam aldım ama hayret pirinç azaldı’ dersin. Yapılan artışlarla benim vatandaşımın alım gücünün ne kadar arttığını göreceksiniz."
Ne güzel sözler değil mi? Politikacılar bir de söylediklerini yapsalar.