Paylaş
Merkez Bankası aldığı kararla, TL zorunlu karşılık oranlarının 1-3 yıl vadelerde 100 baz puan, diğer vade gruplarında 50 baz puan indirildiğini açıkladı. TL zorunlu karşılıkların içeriden toplanan altın cinsinden tesis edilmesi imkânında üst sınırı yüzde 5’ten 10’a yükseltti.
Bazı analistler TL ağırlıklı ortalama karşılık oranının yüzde 7.4 olduğu ve 25 Ocak itibariyle tesis edilecek TL zorunlu karşılığın 82.9 milyar TL olduğunu baz alarak, bu yolla toplam 10 milyar TL’lik likiditenin bankaların kullanımına geçeceğini tahmin etti. Bazı analistler ise 3.3 milyar TL ile 2.3 milyar dolar olmak üzere toplam 15.5 milyar TL’lik ek likidite yaratılacağını hesap ediyorlar.
Bu likidite hesaplarının yanı sıra hisse senedi analistleri de banka hisseleri üzerinde yaratacağı etkiyi hesap etmeye çalışıyorlar. Burada da ek likiditenin ne kadarının krediye dönüşeceği kilit noktalardan biri oluyor. Bazı bankacılar, dün yazdığımız gibi, ek likiditenin Hazine iç borçlanmasının azalmasının etkisiyle, plasman imkanı sınırlandığı için yüksek oranda krediye dönüşmesini yani kredileri hızlandırmasını bekliyor. Bazı bankacılar ise Merkez’in piyasayı fonlamasını daha önce çok düşürdüğünü hatırlatarak, ek likiditenin o kadar krediye dönüşemeyeceğini tahmin ediyor.
10 milyar TL’lik ek likiditenin yüzde 25’nin krediye dönüşmesi tahminini baz alan hesaplarda, ortalamada bankaların net faiz marjına 3.7 baz puan olumlu katkı beklenirken, net kârlara ise yüzde 2,3 olumlu katkı tahmin ediliyor. Hangi bankaların etkileneceği üzerinden yapılan hesaplamalarda ise özellikle Halk Bankası ve Vakıfbank’ın kar marjına olumlu katkı yapacağı ifade ediliyor.
SEÇİM SONRASI ENFLASYON
Peki, Merkez Bankası’nın bu kararı parasal gevşemeye neden olur mu?
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın bu karar öncesi verdiği demeçten edindiğimiz izlenim o ki; Merkez Hükümetin seçime kadar piyasaları rahatlatma talebine yanıt vermek için böyle bir karar almak zorunda kaldı. Yani enflasyonu artıracak etki yaracağını herkes biliyor ama siyasi ihtiyaçlar nedeniyle bu karar alındı. Başkan Çetinkaya’nın “finansal istikrar adına” ek likiditenin artırılacağını söylemesi, bunun parasal gevşemeye neden olmaması için gerekli önlemlerin alınacağını belirtmesi de, belli ki bu yüzden. Başkanın ilk kez bu kadar üzerinde durarak, seçimden sonra yapısal tedbirlerin alınması gerektiğini belirtmesi de, piyasalardaki karar nedeniyle oluşacak algıyı kırmak için olabilir.
Sonuç olarak; alınacak karar öncesi Merkez Bankası piyasaları parasal gevşeme olmayacağı konusunda rahatlatmaya çalıştı. Piyasalar nasıl algıladı derseniz; dünkü döviz kurlarına baktığınızda bir miktar rahatsızlık olduğu ama piyasanın fazla önem vermediğini söyleyebiliriz. Bence piyasanın dünkü tavrını, “Seçimlere kadar olumlu seyir havasına girmiş olması” na bağlayabiliriz.
Yani seçimden sonra alınacak kararlar, yılın geriye kalanında bizi bekleyen ekonomik iklim için belirleyici olacak: Unutmayalım ki; hükümetin yoğun müdahalesinin de etkisiyle, gereken zamlar seçimlere kadar tutulmaya devam ediyor. Hemen her sektörde zam için seçim sonrasının beklendiğini biliyoruz.
Kısacası; Nisan ayı başında hemen radikal kararlar açıklanmadığı takdirde, ek likidite kararının de ekleneceği, ciddi bir enflasyon potansiyeli bizi bekliyor.
Paylaş