Paylaş
Böylesine dönemlerde ekonominin çok daha hassas ve dikkatli yürütülmesi, hatadan kaçınılması gerekiyor ama tam tersi yapılıyor.
Türkiye daha önce tersini söylerken, BM Genel Kurulu sırasında ABD ile yapılan görüşmelerden sonra, Irak ve Suriye’de İŞİD’e karşı mücadelenin tümüyle içine girme kararı aldı. Gerektiğinde askeri müdahaleye bile katılacağı söylenmeye başladı. Hükümete sınır ötesine müdahale yetkisi tanıyan tezkereler bu hafta TBMM’de görüşülecek. Görüşmelerin tartışmalı geçeceği açık da bence yaratacağı sonuçlar çok daha tartışmalı olacak. Özetle askerimiz savaşa giriyor ve İŞİD’in içeride ve dışarıda Türkiye’ye karşı terörle harekete geçme ihtimali artıyor. Bu senaryo bile, tek başına ekonomiyi yeterince tehdit ediyor.
Tüm bunların FED’in yapacağı faiz artırımlarını öne çekip Türkiye gibi ülkelere sermaye girişinin azalacağı döneme denk geldiği de unutulmamalı.
Geçen hafta tüm gelişmekte olan ülkelerde dolar değer kazandı ama uzun zamandır olduğu gibi, TL karşısındaki değer kazancı daha fazla oldu. Bunun ne demek olduğu açık; devalüasyon hızlandı ve bundan sonra daha da büyüyecek Bunun sonucunda dış borçların TL karşılıklarının ciddi biçimde arttığı, dış borcu yüksek reel sektör ve bankaların ciddi sıkıntılara gireceği, zaten yüksek olan enflasyonun zamlar ve kur etkisiyle çift haneye çıkması riskinin arttığı, bir de seçimin yer alacağı 2015 bütçesi öncesi makro dengelerin ciddi zarar göreceği, özetle; ekonomik istikrarın tehdit edildiği bir dönemden geçiyoruz.
Merkez Bankası sattığı döviz miktarını artırarak kura müdahale sinyalleri verdi. Ancak dışarıda dolar güçlenmeye devam ederken, hem de bölgedeki askeri hareketin artacağı, bunun içeriye terör olarak yansıma ihtimali bulunan bir süreçte, sadece döviz satarak bunu başarabilecek mi, göreceğiz.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan geçen G-20 toplantısı sırasında merkez bankalarının tek başına ekonomiyi düzeltemeyeceğini söylemişti, çok haklı.
Böylesine bir süreçte, hem de hükümetin sürekli hata yaptığı bir dönemde, Merkez Bankası’nın ekonomiyi düzeltme şansı çok daha az olacaktır.
DEİK’TEKİ HATA İSTİFA GETİRDİ
Düşünsenize; bu süreçte hala neden faiz indirmedin diye bazı bakanlar bile Merkez Bankası’nı suçlayabiliyor. Halbuki mevcut süreç cesurca faiz artırımı yapılması gereken süreçlerden biri. Bu yetmiyor bir Bakan sanki Merkez Bankası dolar basıyormuş gibi, “zaten bizim de tercihimiz 2.15-2.25’lik bir kur aralığı” diyebiliyor. Hadi bu dalganın önünde “burda duracağım” de bakalım.
Hatalar keşke bunlarla sınırlı olsa.. Böylesine bir süreçte bir katılım bankası siyasi nedenlerle batırılmak için, piyasanın gözü önünde her türlü zor yöntemi deneniyor, DEİK gibi bir uluslararası kuruluş rahatça kaosa itilebiliyor.
Son olarak dün TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, DEİK yönetiminden istifa etti. Çok dikkatli bir dille yazılmış mektubu okudum, satır arasındaki mesaj, “Çok iyi giden işi, bir hiç uğruna katlederken ben olmayacağım” mesajı idi.
Zaten kırılganlığın had safhaya ulaştığı bir dönemde, kırılganlığı daha da artırmak için ancak bunlar yapılırdı. Kendi bacağından vurmak bu olsa gerek.
Özetle; Babacan görevde kaldı ama ekonomi kötü yönetiliyor, hatalar giderek artıyor. Birileri kendine yeni harcama havuzu oluşturacak diye yapılana bakın...
Bu kararların kimin kararı olduğunu tam olarak bilemiyoruz ama sonucuna Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katlanacağı kesin.
Paylaş