BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, dayanamamış, yine kendisine eleştiri yönelten TÜSİAD’a çatmış.
Erdoğan artık bunu gelenek hale getirdi. Daha doğrusu kızıp fırça atarak susturmayı denediği TÜSİAD yönetimi, hatalı gördüğü konuları tekrar eleştirince, bunu pek içine sindiremiyor.
Halbuki bu ülkede yaşayanlar çok iyi bilir ki; TÜSİAD gelen Hükümetlere önce süre verir, hatta belli bir süre yapılan önemli işleri alkışlar. Ancak genel trendden bir sapma görür de, bu sapmalar artmaya başlarsa, eleştirmeye de başlar.
TÜSİAD başından beri bu ekonomik programa destek verdi. Başbakan çok iyi hatırlar; kendisi henüz Başbakan değil ama parti başkanıyken, iktidara geldiklerinde ekonomide bir kafa karışıklığı yaşadılar. Yeniden bir kriz ortamına gidilirken büyük işadamlarını topladılar ve ne yapılması gerektiğini sordular. Büyük işadamları yapılması gerekenin IMF’le programı devam ettirmek, AB hedefini korumak olduğunu söylediler. Bunları yaparlarsa kendilerine destek olunup olunmayacağını sordular. TÜSİAD’ın yönetimini de oluşturan büyük gruplar bu takdirde kendilerine destek olunacağını söylediler ve bu sözlerini de yerine getirdiler.
Ancak ekonomik program ve AB perspektifinden, ekonomik ve siyasi anlamda sapmalar gördüklerinde uyarı görevlerini yerine getirmeye başladılar.
Ancak "günü kurtarma" peşindeki Hükümet, olaya ilkesel değil "fırsat" olarak yaklaştığı için, yapmadıkları yüzlerine vurulunca bunu içlerine sindiremez oldu.
Şimdi TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, "Merkez Bankası Başkanlığı kriz haline geldi, süreç iyi yönetilemedi" derken haksız mı? Bu gerçeği AKP’liler bile görmüyor mu?
O zaman bu eleştiriyi yaptı diye, "Onlar kendi işine baksın, fabrika kurarken gelip bize danışıyorlar mı?" denir mi?
O zaman "ekonomik programa destek isterken bize soruluyordu da bu bizim işimiz miydi?" denmez mi? Ya da, "Hala herşey devletin elinde, size bir yatırım için geldiğimizde, yabancı ortak getirdiğimizde iyi de, bu yabancıların gelmesini önleyecek hataları yaptığınızda bunu eleştirmemiz mi, suç?" deseler haklı değiller mi?
TÜSİAD’ın eski Başkanları, Başbakanın bu sözü üzerine ağız birliği etmiş, Sabancı’yı savunmuşlar. Hemen hepsi, kendilerinin vergi ödediğini hatırlatıp, Hükümetin iyi yönetemediği konuları söylemenin TÜSİAD’ın görevi olduğunu söylemişler.İyi etmişler...
KRİTİK DÖNEME GİRİLDİĞİ UNUTULUYOR
İyi de, Başbakan niye durup dururken, TÜSİAD’ın her Hükümete yaptığı eleştirileri, kendisine yapılınca şahsi olarak algılayıp, sert tepkiler veriyor?
Bunun bir sebebi, yakınlarından Başbakana, "Fırsat buldukça TÜSİAD’a çat, TÜSİAD’a çattıkça tabandan desteğin artıyor" denmiş olabileceğini düşünüyoruz.
İkinci bir tahminimiz de, AKP’nin eleştiriye tahammülünün kalmadığının, telaşının iyice gün yüzüne çıkmaya başlaması. Tabi bir de AKP içinden "Bize karşı komplo başladı,. TÜSİAD da bunun içinde" paranoyası içinde hareket edenler ve başbakanı etkileyenler olabilir.
Her halükarda, yapılan, bilerek yaratılan çatışma havası, hoş değil.
Belki AKP tabanında "zenginler kulübü" olarak bilinen TÜSİAD’a çatmak prim yapıyordur. Ama bunlar çok ucuz primler. O zaman daha önceki TÜSİAD desteğini de tabana söyleyin...
Unutulmasın ki; uluslar arası likidite artık kendi ülkesine dönmeye başlıyor. Geçen haftalarda yaşadığımız dalgalanma, bundan sonra tekrar edeceğe benziyor. Bu dalgalanmanın boyutunu diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla ekonominizin ne kadar güçlü olup olmadığı, siyasi ve ekonomik tehditlerin boyutları, istikrarı ne kadar koruduğunuz belirleyecek.
TÜSİAD ile yaratılan çatışma, siyasi konularda her geçen gün yenisi gelen çatışma havası, Merkez Bankası gibi atamalardaki performansınız belirleyici olacak.
Hataları ona buna kızarak tabanınızda sempati toplayabilir, kısa dönemli oy oranlarını artırmış gözükebilirsiniz. Ancak aynı hareketler uluslar arası camiada tersi tepki alır ve ülkenizi zora düşürürsünüz. İşte bunun adına zaten popülizm deniyor ya...