IMF anlaşmasında gecikme büyümeyi olumsuz etkiliyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DÜN önce Hazine, daha sonra da IMF açıklama yaptı ve bir IMF Heyetinin ocak ayı içinde Ankara’ya gelip stand-by anlaşmasına dönük görüşmeler yapılacağını duyurdular. Böylece IMF sürecinde bir aşama daha netleşmiş oldu. Artık IMF ile yapılacak anlaşmanın önümüzdeki yıla sarkacağını, hatta Şubat ayı başını bulacağını rahatlıkla söyleyebiliyoruz..
Bu da demek oluyor ki; IMF’den alınacak para da 2009 şubat ayı başı gibi Hazine’nin kasasına girecek, piyasalar ancak bu dönemde rahatlayabilecek.
Dün bu köşede IMF ile anlaşmanın ne zaman yapılacağının bu hafta içinde belli olacağını söylemiştik. Bence haftanın hemen başında bu açıklamanın yapılması yararlı oldu. Bununla birlikte yılbaşına kadar bilanço kaygısıyla, yani 2008 yıl sonu bilançolarında karları yüksek göstermek için piyasaların zaten kötü haberlere kendini kapatacağını, dolayısıyla yılbaşına kadar kazasız belasız bu sürecin gideceğini söylemiştik. Ancak yılbaşından sonra IMF anlaşmasının gecikmesi halinde ise özellikle dış piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak yeni yılın ilk aylarındaki piyasaların seyrinin belli olacağını belirtmiştik.
Özetle; şimdiden ocak ayı içinde IMF heyetinin geleceğini söylemek, her iki tarafın da "anlaşmaya yakınız" açıklaması yapması, yeni yılın ilk aylarını da kurtaracak bir gelişme olarak görülebilir. Bir ay idare edip, daha sonra da anlaşma yürürlüğe girip belli bir döviz girişi olunca, piyasalar o kadar kötüleşmeden yoluna devam eder diye düşünülebilir.
Ancak unutulan bir şey var ki; IMF anlaşmasının gecikmesinin belirli bir bedeli oldu ve bundan sonra da olacak. Önemli olan ekonominin geleceğine ilişkin belirsizliklerin giderilmesi, piyasalara güven verilmesi olduğuna göre, belirsizlik uzadıkça ekonominin kötüleşmesinin, zayiatın büyümesinin bir sonuç olarak ortaya çıktığı unutulmamalı.
Yani AKP Hükümeti, IMF ile anlaşmayı daha önce yapsaydı, dolayısıyla belirsizlik dönemini daha önce bitirseydi, ekonomik faaliyetlerdeki gerileme bu kadar olmayacaktı.
Başka bir deyişle, Türkiye küçülme sürecine girdi ve girilen bu süreçte IMF anlaşmasının gecikmesinin, yani siyasi otoritenin ihmalinin büyük payı var.
Son çeyrek eksi büyüme
DÜN 2008 yılı üçüncü çeyrek büyümesi açıklandı ve geçen yılın aynı dönemine göre büyümenin yüzde 0.5’e indiği belirlendi. Bu oran 2002 yılının birinci çeyreğinden sonraki, yani 2001 krizinden sonraki en düşük oran. Bu rakamla birlikte Türkiye ekonomisinin ilk 9 aydaki toplam büyüme rakamı da yüzde 3 olarak ortaya çıktı.
Büyüme oranının hızla yavaşlamasında, yatırım harcamalarının yüzde 5.4 daralması önemli rol oynarken diğer önemli etken ise ikinci çeyrekte yüzde 3.4 büyüyen özel tüketim harcamalarının üçüncü çeyrekte sadece yüzde 0.3 büyümesi oldu.
Toplam iç talebin büyümeye katkısı üçüncü çeyrekte eksi yüzde 1.0 ile 26 çeyrek sonrası ilk defa negatife dönmüş oldu. Dış talebin büyümeye katkısı ise bu nedenle yüzde 1.5’e çıktı.
Bu rakamlar yıllık büyüme oranının yıl sonunda daha da düşeceğini açıkça gösteriyor. Yüzde 3’lük büyüme, son çeyrekte görülecek eksi büyüme ile birlikte daha da düşecek. Son çeyrek büyümesi için iyimser tahminler bile eksi yüzde 2-3’ü gösteriyor.
Bununla birlikte işsizlik oranlarında da büyük artışlar oldu, daha da olacak.
Başbakan Tayyip Erdoğan, daha birkaç ay önce IMF ile anlaşmaya, "Bizi kimse yüzde 2-3’lük büyüme oranlarına mahkûm edemez" diyerek karşı çıkıyordu.
Bırakın 2009’u, 2008’de yüzde 1.5’luk büyüme rakamlarına düşeceğiz. Gelecek yılın daha kötü olacağı yani eksi büyüme olmazsa, durumu kurtarmış sayılacağımız da ortada.
Özetle; IMF ile anlaşma konusunda gecikerek, bu hükümet bizi düşük büyümeye mahkûm etmiştir. IMF anlaşması olsa, tüketici güveni bu kadar azalmaz, büyüme bu kadar küçülmezdi. Şimdi büyümeyi düşürüp işsizliği artıran IMF mi oluyor yoksa Hükümet mi?