Paylaş
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin ulusal para birimleri değerlenirken, aynı gruptaki TL’nin değer kaybına uğramasının en önemli nedeni Suriye’de artan sıcak çatışma ihtimali idi.
Dün haftaya değer kaybıyla başlayan, az sayıda da olsa, başka para birimleri de vardı ama küresel risk iştahının arttığı bir gündü. Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkeler arasındaki yeri, bu dönem daha çok, emtia ithalatçısı ülke olarak sınıflandırılıyor. Petrol başta olmak üzere düşen emtia fiyatları bizim gibi ülkelerin ithal faturasını ciddi biçimde düşürüyor ve ister istemez ekonomide olumlu bir hava yaratıyor. O nedenle son dönemde Rusya, Brezilya gibi emtia ihracatçısı ülkelerin durumunun kötüleşmesi doğal görülürken, bizim gibi emtia ithalatçısı ülkelerin olumlu ayrıştığı görülüyor.
Aslında yılbaşından bu yana baktığımızda TL’nin değeri diğer para birimlerinden olumsuz ayrışmamıştı, nispeten iyi seyretti bile diyebiliriz.
Çünkü Türkiye hem emtia ithalatçısı idi dolayasıyla düşen faturası cari işlemler açığında iyileşmeye yol açtı. Ayrıca seçimden yeni çıkıp güçlü bir hükümet de kurduğu için uzun süre siyasi istikrar beklentisi vardı.
Buna karşılık “hendek operasyonu” denilen Türkiye’nin bazı bölgelerindeki sıcak çatışma havası piyasalar tarafından şimdiye kadar fiyatlanmadı. Rusya ile yaşanan uçak krizi ve bunun her geçen gün büyüyen ekonomik faturası ile Irak ve Suriye’ye ilişkin sıcak çatışmalara Türkiye’nin dahil olması ihtimali vardı ama bunları da piyasa şimdiye kadar fiyatlamamıştı.
İşte dünkü piyasa gelişmeleri Türkiye’nin iç ve dış politikasında oluşan risklerin ilk kez piyasalar tarafından fiyatlanmaya başladığını, bize gösterdi. Küresel risk iştahının artışa geçtiği, hem de işsizlik oranlarında küçük de olsa düşüş yaşanan bir günde TL’nin ciddi değer kaybına uğramasının başka bir nedeni yok.
Peki, TL’nin Suriye, daha doğrusu dış politika riskleri nedeniyle değer kaybı bundan sonra da devam eder mi? Görünen o ki; Rusya ile zaten anlaşamıyoruz ama ABD ile YPG meselesinde bir noktada uzlaşılır, YPG de buna uymayı kabul ederse bu riskin fiyatlanması durur, normale gelir.
ÜST BAŞLIK KÜRT MESELESİ VE BAŞKANLIK
Suriye’ye Türkiye’nin müdahale ihtimali ve savaş söyleminin artması piyasaları olumsuz ayrıştırıyor ve kısa sürede bunun kesilmesi bence zor. ABD’nin zaten uzlaşamadığı Rusya ile ortak bir noktayı bulup, Türkiye’nin tatmin olacağı bir çözümün bulunup bulunmayacağı kilit olacak. ABD’nin tüm bölge için Kürt kartını oynamaya kararlı olduğu açık ama AKP Hükümeti de, bölgeden dışlanmayı önlemek için, varolan pazarlık marjlarını sonuna kadar kullanmak niyetinde. Bu pazarlıkta, kim, ne zaman ve hangi noktada pes diyecek bunu görmek için biraz daha beklememiz gerekecek
Ancak bence YPG sorununun asıl nedeni Türkiye’deki Kürt meselesi. Başbakan açıkça, “YPG’nin çözüm sürecinde sorun olmadığını” itiraf etti. Yani Kürt meselesi çözülür içeride yeniden barış sağlanırsa Suriye’de barış ihtimali artar.
Bence bununla birlikte piyasaları bekleyen en önemli risklerden biri de Hükümet içindeki çekişme ve Başkanlık meselesinin nasıl hallolacağı. Bu iki başlık da birbiriyle ilişkili ve yakında piyasalar bunu da fiyatlar noktaya gelebilir.
Özetle; bence ekonomideki siyasi risklerin fiyatlanmasına yeni başlandı. Bir gün iyi- ertesi gün kötü seyreden küresel ekonomik süreçte, bu risklerin realize olması demek, ekonomik istikrarda bugünlerin aranacağı anlamı taşıyor.
Paylaş