Paylaş
Ocak ayında en yüksek artış yüzde 6.43 ile gıda ve alkolsüz içkiler grubunda gerçekleşirken, yıllık bazda artış ise yüzde 30.97’ye yükseldi. Bunu yüzde 29.63 ile çeşitli mal ve hizmetler ile 29.07 ile ev eşyası izledi. Bu tablo dar ve sabit gelirlilerin yüksek enflasyondan en olumsuz etkilenen kesim olduğunu, vergi indirimleri bitince yükseliş riski bulunduğunu gösteriyor.
Gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 31’e yaklaşan fiyat artışı, nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretim kotasının yarı yarıya azaltılması sonrası yapılan tartışmaları hatırlattı. Yapılan eleştirilerden biri gıda ve alkolsüz içecekler sektöründe önemli girdi olan NBŞ’nin Türkiye’de üretimi azalınca ithalatın artacağı, bunun gruptaki fiyat artışlarını kamçılayacağı yönündeydi.
Aslında toplumun bir kesimini desteğini almak için alınan kararların çok daha kapsamlı tartışılması gerektiği, tartışılmadan alınan kararların sonuçta ülke ekonomisine, istihdamına etkisinin daha rasyonel tartışılması gerektiği ortada. Son şeker kararı bence bu gerekliliğe iyi bir örnek oluşturuyor.
NBŞ kotasının yüzde 5’ten yüzde 2.5’e düşürülmesiyle bu şekerin üretimi 135 bin tondan 67 bin 500 tona inecek. Sayıları fazla olan pancar üreticileri, pancara dayalı şeker sanayi bu kararı olumlu karşıladı ama toplam ülke ekonomisi açısından yarar ve zararı birlikte tartışılmalı. Her şeyden önce 1 milyon ton kurulu kapasiteye karşılık zaten yüzde 30’lara düşen kapasite kullanımı bu kararla daha da azalacak. Yani yerli NBŞ üreten tesislere, işçilerine, mısır üreticisine ister istemez zararı olacak.
ETKİLERİ FAZLA
İkinci nokta; kotanın azalmasıyla Türkiye’de NBŞ tüketiminin azalmayacağı gerçeği. İçerideki üretim talebin altında kalacağı için geriye kalan ihtiyaç ithalattan karşılanacak.
Tarım konusunda uzman Gazeteci Ali Ekber Yıldırım, Tarım Dünyası’nda yaptığı değerlendirmede; NBŞ tüketiminin de yılda 1 milyon ton civarında olduğunu, bu tüketimin sadece 67.5 bin tonunun iç piyasadan karşılanmasıyla kalanın farklı yollardan ithal edileceğini belirtirken, “Büyük gıda firmaları piyasada sıvı şeker bulamadıklarını belirterek yüzde 15 gümrük vergisi ödeyerek ihtiyaç duydukları NBŞ’yi ithal ediyor. Kota ile yerli sanayiye ürettirilmeyen glikoz ve izoglikoz ithalatla karşılanıyor. Ayrıca bir çok ülke ile serbest ticaret anlaşması olduğu için bu çerçevede gümrüksüz ithalat yapılıyor” diyor. Yıldırım, “Bu ürün sağlık açısından zararlı ise kota tamamen kaldırılsın” ve “öyleyse ürünün tüketimi yasaklansın” derken, tesislerin bu kararla kapanacağını belirtiyor.
NBŞ üreticileri de şeker pancarı gibi kendilerinin de Türkiye’de üretilen mısırları kullandıklarını hatırlatıp, bu kez mısır üreticisinin zora gireceğini, bu kararın pancar üreticisini ve fabrikalarını zaten kurtaramayacağını söylüyorlar.
Beyaz şekerin kullanılamadığı şekerleme, sakız karameller üretiminin ve ihracatlarının da bu karardan zarar göreceğini, iç pazardaki talebin ithal yapay tatlandırıcılarla karşılanmak durumunda kalınacağını iddia ediyorlar. AB’nin bile 2017’de bu kotadan vazgeçtiği hatırlatılıyor.
Kısacası bu karar, istihdam, kayıtdışı ekonominin büyümesi, vergi gelirlerine, enflasyona, istihdama, ithalat dolayısıyla cari açığa etkisi, piyasa ekonomisinin işleyişi, yabancı sermayenin ülke çekinceleri açısından da tartışılmalıydı.
Bence; yenilerine ihtiyaç varken, zaten genel ekonomik iklim nedeniyle zorlanan mevcutları caydıracak kararlardan kaçınmak gerek.
Paylaş