Paylaş
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın özellikle son dönemde, bu yıl sermaye akımlarının yüksek olmasını beklediğine, buna bağlı olarak da büyüme müjdesi verdiğine şahit oluyoruz. Yine ekonomi yönetiminin tümünde sermaye akımı açısından olumlu bir hava seziliyor...
ABD Merkez Bankası FED’in son aldığı kararda mevcut düşük faiz politikasının 2014’e kadar süreceğini belirtmesi ve gerekirse yeni para basacağını söylemesi, gelişmekte olan ülkelere sermaye akımı konusunda bizim gibi ülkelere umut verdi. Bununla birlikte nasıl olsa Yunanistan’ın kurtarılıp, AB’deki krize de artık çözüm bulunacağı beklentisi var.
ABD ve AB ülkelerinde seçimlerin de etkisiyle, piyasaların paraya boğulması, gelişmekte olan ülkelere sermaye akışını da hızlandıracaktır. Burada kritik nokta gelişmekte olan ülkelere nasıl bir akım olacağı, bu arada Türkiye’nin bu fonlamadan ne kadar pay alacağı...
Küresel sermaye akımları ile ilgili tahmin yapan Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), geçen hafta gelişmekte olan ülkelere sermaye akımları ile ilgili yeni tahminlerini açıkladı. IIF daha önce 143 milyar dolar daha fazla tahmin ederken, 2011 yılında bu ülkelere sermaye akımlarının 910 milyar dolarda kaldığını açıkladı. Bununla birlikte 2012 yılında gelişmekte olan ülkelere toplam fon akışının 789 milyar dolara inmesini, 2013’de yeniden 927 milyar dolara çıkmasını beklediğini belirtti. IIF bu tahminin muhafazakar olduğunu ama en kötü senaryo olmadığını da vurguladı. Bu arada IMF’nin düşük tahminine karşılık, IIF’nin Türkiye için 2012 yılı büyüme tahminini yüzde 3.2 olarak belirlediğini de söylemek gerek.
IIF sermaye girişlerinin özellikle Avrupa bölgesine girişinin azalacağı görüşünde. Sermaye girişleri tüm bölgede azalırken zayıf temelleri olan ve yüksek dış borç ihtiyacı olan ülkelerin fazla etkilenmesini, bu kapsamda Ukrayna ve Macaristan’ın en kırılgan ülkeler olduklarını belirtiyor. IIF raporunda Türkiye’nin de yüksek cari işlem açığı ve yüksek dış borç ödeme ihtiyacı nedeniyle baskı altında kalabileceğine dikkat çekiliyor. Raporda “Türkiye’de yüksek cari işlemler açığı ve Merkez Bankası’nın açıkca para politikasını sıkılaştırma isteksizliği piyasa beklentilerinde değişim olduğu dönemlerde kırılganlığı artırabilir. 2012 yılında cari açığın GSYH’a oran olarak sadece sınırlı miktarda azalacak olması dış finansman ihtiyaçlarının yüksek kalması, artan riskten kaçınmanın etkisiyle 2012 yılında sermaye girişlerinin azalması Türkiye’yi kırılgan kılabilir” deniyor. Biz demiyoruz, IIF diyor...
KAYSERİ ŞEKER’DE İYİLEŞME
Kamunun elindeki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi hızlanırken, daha önce özelleştirilen ama yönetimdeki sorunlar nedeniyle kayyum atanan Kayseri Şeker Fabrikaları’nın durumunun giderek düzeldiğine şahit olduk. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, 2011 Ocak ayında aldıkları yönetim süresince, geçen 1 yıl içinde, fabrikanın zararını 392 milyar liradan 282 milyar liraya düşürdüklerini söylüyor.
Bu gelişmenin fabrikanın profesyonel yönetime kavuşmasıyla sağlandığını belirten Akay, yönetimde profesyonelliğin payı arttıkça şeker sektörünün durumunun iyileşeceği görüşünde. Şeker fabrikalarının özel sektör firmalarına satılmasının şeker sektörü için çözüm olmadığını savunan Akay, pancar kooperatiflerinin bu şeker fabrikalarını alması gerektiğini söyledi. Bunun için kooperatif ve iştiraklerinde profesyonel yönetimin şart koşulmasını, özerklik ve denetimin daha sıkı olması gerektiğini kaydeden Başkan Akay, geçen yıl nisan ayında kooperatif yöneticilerinin yakınlarının bağlı şirket ve kurumlarda görev alamayacağı şartı getirildiğini, bunun olumlu olduğunu ama yetmediğini, yönetimlerde profesyonelliğin artırılmasıyla, yani rasyonel yönetimle şeker fabrikalarının kara geçeceğini söyledi.
Pancar üreticileri için bu fabrikaların her açıdan hayati önem taşıdığını, özel firmaların doğal olarak sadece karı düşüneceklerini kaydeden Başkan Akay, en iyi modelin pancar kooperatiflerinin sahip olacağı, profesyonel ve denetlenen yönetimler olduğunu tekrarladı.
Paylaş