TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından bugün açıklanacak olan enflasyon rakamlarıyla birlikte, kasım sonunda yıllık enflasyon yüzde 9 civarına çıkacak. Enflasyondaki artışın bulunduğumuz ay içinde de sürmesi beklenirken, şimdi gözler enflasyonun ne zaman yeniden çift haneye çıkacağına çevrilmiş durumda.
Geçen hafta açıklanan İstanbul Ticaret Odası (İTO) fiyat gelişmelerine bakarak, piyasalar TÜİK’in tüketici fiyat endeksindeki açıklamasını ortalama yüzde 1.2 olarak tahmin ediyorlar. Tabi ki bunun altında ve üstünde tahmin edenler var ama tahminlerin ortalaması yüzde 1.2. Eğer bu oranda bir TÜFE fiyat artışı kaydedilirse, yıllık oran yüzde 8.9’a çıkmış olacak. Bir başka deyişle Kasım ayı enflasyonu yüzde 1.3 açıklandığı takdirde, yıllık enflasyon tam yüzde 9 olacak. Özetle; enflasyonumuz yüzde 9 civarına yükselmiş bulunuyor. Merkez Bankası Başkanının yaptığı son açıklamalarda, “yıl sonunda enflasyon, hedeflerin belirgin biçimde üzerinde çıkacak” dediğini görüyoruz. Bu söylemin de etkisiyle piyasada “enflasyonun yeniden çift haneye çıkacağı” beklentisi artmış durumda. Geçen yılın düşük baz etkisi nedeniyle, Aralık ayı sonunda yani 2011 sonunda TÜFE enflasyonunun yüzde 10 oranına, olmasa bile yüzde 9.7-9.8 gibi oranlara çıkması beklenir oldu. Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi, enflasyonun yeniden 2012 yıl başlarında inişe geçmesini bekliyor ve piyasalara “artsa da yeniden hedefler çerçevesine inecek” diyorlar. İşin ilginç taraflarından biri; enflasyonun yeniden inişe geçeceği süreyi Merkez Bankası yönetimi “yeni yılın ilk ayları” olarak açıklarken, yabancı analistlerden gelen raporların çoğunda yeniden inişe geçeceği süre için “2012 yılının ikinci yarısı” veriliyor. Büyük ihtimalle yerli banka analistleri de bu değerlendirmeyi yapıyor ama açık açık söylemekten çekiniyorlar. Öyle ya; yabancı analistlerden gelen olumsuz gördükleri raporlar için bile aşırı tepki veren, kendi gazetelerinde bu yabancı analistlerin özel hayatına girecek kadar kampanyalar düzenleyen iktidar, yerli banka analisti eleştirel rapor yazsa, neler yapar? Ekonomi yönetimi ve aynı dili kullanan Merkez Bankası, yabancıların risk algılamaları yükselirken, ortalığı yumuşatmaya çalışıyor ama pek inandırıcı olamıyorlar. Örneğin cari açığın azalmaya başladığını, enflasyonun kısa süre sonra yeniden inmeye başlayacağını söyleyen ekonomi yönetimine karşılık, yabancı analistler, cari açığın bir süre daha yüksek kalmaya devam edeceğini, enflasyonun da daha sonra düşeceğini söylüyor. AŞIRI ÖZGÜVEN Özetle, dışarıda Türkiye ekonomisi için risk algısı yükseliyor ve son dönemki raporlar açıkca bu algıyı yansıtıyor. Enflasyonda çift hane, bu olumsuz algıyı daha da pekiştirecek. İşin kötüsü bu büyüyen risklerin iyi yönetildiği konusunda yabancılarda ciddi bir endişe belirmiş durumda. Bu ekonomi kadrosunun yönetiminden açıkca kaygı duyuyorlar. Buna karşılık ekonomi yönetimi, aynen Hükümetin tümünde olduğu gibi “büyük bir özgüven” içinde gözüküyor. “AB’ye kim girmek ister?” diyecek kadar çıtayı yükseltmiş, bu söylemi “İslam ile demokrasinin birlikte olacağını gösterdik” diyerek taçlandırmış durumdalar. Sadece ekonomide değil, siyasette, dış politikada da aşırı özgüven ve hedefler kendini gösteriyor. Örneğin Suriye’den bu çatışmalı dönemde gelen “Türkiye Osmanlı hayali kuruyor” eleştirisi Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na sorulduğunda, artık “Osmanlı hayalimiz yok” da demiyor. Verdiği yanıt “Suriye de Osmanlıya sahip çıkmalı” olabiliyor. Özgüven insanlar için de ülkeler için de iyi bir şey, ama altı dolu olursa. Konjonktürel olarak size ihtiyacı olanlar, ilelebet bu hayallerinize seyirci kalamaz. Sizden istediklerini aldıklarında ya da siz ufak bir itiraz ettiğinizde, eğer ayaklarınız yere sağlam basmıyorsa, bırakın hayalinizi bozmayı, ayaklarınızı bile yerden kesiverirler. Ayaklarınızı sağlam basmanızın şartı da hem siyasette, hem ekonomide mevcut durumunuz ve zaaflarınız için, dolduruşa gelmeden, objektif ve rasyonel analizlere kulak vermeniz gerekir. Gördüğümüz aşırı özgüven ve buna dayalı tavırlar, beni ilerisi için çok korkutuyor.