DÜN açıklanan Kasım ayı sanayi üretim verileri, beklentilerin biraz üzerinde geldi. Kasım ayında üretim artışı yüzde 9.1 olarak saptandı.
Hem bu sanayi üretim rakamları hem de Ocak ayında şimdiye kadar görülen iç satışlar ve krediler, ekonomide ısınmanın devam ettiğini gösteriyor. Sanayi üretim verilerini değerlendiren iktisatçılar, bu rakamların 2010 yılında yüzde 8’lik büyüme tahminine uygun olduğunu söylediler. Bu rakamların yılın son çeyreğindeki büyümenin yüzde 5.5 civarında gerçekleşeceğini gösterdiği, dolayısıyla ‘yıllık en az yüzde 8 büyümenin garanti’ olduğu ifade ediliyor. Gerçi piyasalar bu rakamın biraz altında bir rakamın gelmesini bekliyorlardı ama gelen rakam da piyasalar için fazla sürpriz olmadı. Aylık bazda ve mevsimsellikten arındırılarak bakıldığında, sanayi üretiminin Kasım ayında yüzde 1.3 oranında gerilediği görülüyor ama bu Ekim ayındaki çok yüksek gelen büyümenin düzeltmesi olarak yorumlandı. Ayrıca artık baz etkisi yükseldiği için bu tür düşüşlerin yaşanması da doğal olarak karşılanıyor. Bilgi veren analistler bundan sonra baz etkisi nedeniyle sanayi üretiminde düşüşler görülmesinin doğal olacağını söylediler. Geçen yılın ilk çeyreğinde çok yüksek büyüme rakamları görüldüğü hatırlatılarak, yeni yılın ilk aylarında nominal olarak bile düşüşler görülmesinin sürpriz olmayacağı söyleniyor. Özet olarak ekonomide ısınma devam ediyor. Otomobil satışlarından örnek veren bazı analistler ‘iç talepteki canlılığın devam ettiğini’ belirtirlerken, asıl kredi büyümesinin devam ettiğinin görüldüğünü, canlılığın en önemli kanıtının kredi hacmindeki artışların devam etmesi olduğunu söylüyorlar. Yılın son günlerinde alınan tedbirlerin, dolayısıyla kredi hacmini daraltmaya dönük düzenlemelerin, bir süre sonra etkisini göstereceğini kaydeden bankacılar, önce munzam karşılık artışının fiili olarak kaynak maliyetleri üzerindeki yükünün görülmesi gerektiğini, bunun da en erken Ocak ayı sonunda gerçekleşeceğini söylüyorlar. KURLARDAKİ YÜKSEK SEYİR Dolayısıyla alınan önlemlerin birkaç ay gecikmeli olarak piyasaya yansıyacağı, ancak Şubat-Mart aylarından sonra kredi faizlerine bu maliyetlerin yansıyabileceği ifade ediliyor. Ekonomiye etkisinin birkaç ay gecikmeli olarak görülmesi bekleniyor ama alınan önlemlerin kur üzerindeki etkisinin ise hemen başladığı belirtiliyor. Küresel ekonomide yaşanan gelişmelerin, bu arada Avrupa bankalarının ihraç edecekleri bonoların garanti kapsamından çıkarılmasının belirli bir tedirginlik oluşturduğu ancak kurların yüksek seyretmesinde içeride yaratılan belirsizliğin de önemli etkisinin bulunduğu ifade ediliyor. Bazı bankacılar Merkez Bankası’nın aldığı tedbirler ve verdiği mesajlarla, bilerek bir belirsizlik yarattığını, kısa vadeli fonlar için bu belirsizliğin caydırıcı rol oynadığı görüşündeler. Artık fonların daha yüksek kurlardan girmeye çalışacaklarını kaydeden bu bankacılar, dolayısıyla Merkez Bankası’nın amaçladığı gibi yeni beklentinin sıcak para akışını da frenleyeceği görüşündeler. Kurlar bankacıların beklediği gibi yüksek seviyelerini korursa o zaman bu durumun makro ekonomiye etkileri de görülmeye başlanacak. Örneğin yüksek kurlar, enflasyonist etki yaratabileceği gibi, vergi indirimi yapılamayacağına göre, akaryakıt fiyatlarında yeni ve yüksek oranlı zamlar anlamına da gelebilir. Bu, seçim öncesi Hükümetin, özellikle Başbakanın hiç istemeyeceği bir durum Ekonomideki denge giderek hassaslaşıyor, bakalım ne olacak?