Erdal Sağlam: Ekonomi için liderler zirvesi şart oldu

Erdal SAĞLAM
Haberin Devamı

AÇIKÇA söylemek gerekiyor; Ankara'da işler iyi gitmiyor.

Politika, yine ekonomiyi esir aldı.

Ekonomi bürokratlarının morali hiç iyi değil.

Gerekli, söz verilen kararların alınamadığını söylüyorlar. ‘‘Hükümette heyecanın bittiğini’’ kaydeden bürokratlar, koalisyon ortakları arasında eşgüdümün de artık gözükmediğini, bunun ekonomik kararlara aynen yansıdığını belirtiyorlar.

Eşgüdümü sağlayan Hüsamettin Özkan da bu işlevini, artık eskisi gibi yerine getiremiyor.

Geçen gün, Dünya Bankası ve Japonya'nın kamu bankalarının özelleştirilmesine dönük verecekleri kredilerin, kararname çıkmadığı için tehlikeye girdiği hatırlatıldığında, Başbakan Bülent Ecevit, ‘‘Japonya bize çok yardımcı oluyor’’ türünden bir yanıt verdi. Anlaşıldığı kadarıyla, Başbakan sorunlar konusunda fazla bilgilendirilmiyor. Ancak, durum gerçekten çok ciddi...

Nedir durum?

Cari işlemler açığı aşırı ölçüde büyüyordu ve daha çok da tüketimden kaynaklandığı ortada idi. Alınacak kararlar hazırlandı, ancak Maliye Bakanı üzerinde durmadı, Hükümet de kararda gecikti.

Yabancı finans çevreleri, cari işlemler açığındaki büyümeden çok fazla tedirgin olmadı. Çünkü hem gerekli kararlar alınır diye bekliyorlardı, hem de Telekom gibi büyük özelleştirmelerle yabancı sermayenin artık gelmeye başlayacağını ve bu açığın yabancı sermayeyle finanse edilebileceğini düşünüyorlardı. Bu senaryo anlatıldığında ikna olmuşlardı. O nedenle, 15 Eylül'de Ankara'ya gelecek olan Moody's'ten sonbaharda reyting artırımı bekleniyordu.

Ancak IMF'nin de kısa sürede bu önlemlerin alınmasını, yani ‘‘mini paket’’in açılmasını istemesine rağmen Maliye Bakanı hálá harekete geçmedi. Ayrıca bu ayın sonunda, bütçenin program hedefleri doğrultusunda denkleştirilmesi gerekiyor, ama Maliye tam göbeğinde olmasına rağmen, ‘‘programın dışındaymış’’ gibi davranmaya devam ediyor.

İDEOLOJİK TAVIR

Koalisyonun MHP kanadı, daha doğrusu bazı bakanlar ‘‘ideolojik’’ bir tavır içine girdiler. Kamu bankalarının özerkleştirilip, sonra özelleştirilmesi için gereken kararnameye Emlakbank'ı elinden bırakmak istemeyen MHP'li Devlet Bakanı Faruk Bal karşı çıkıyor. Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp önceki gün, ‘‘Bir kurul özelleştirecek, artık bu iş çözüldü’’ demiş, ancak biz buna inanamıyoruz. Hem bu kurul, özelleştirmeyi geciktirecek bir yöntemdir, Hazine'nin kendi sorumluluğunu bu kurula bırakması doğru değildir, hem de bu formül olsa bile anlaşılıyor ki, Faruk Bal direnmeye devam edecektir. Çünkü daha önce de ikna edelim diye, böyle formüller bulundu ama imzalamadı. Bizce, kurul gibi özelleştirmeyi geciktirecek formüllere gerek yoktur.

Bu kararname çıkmazsa, Dünya Bankası ve aynı miktarda Japonya'nın vereceği krediler de alınamayacaktır. Başbakan bilmelidir ki; bu şekilde kaybedilecek kaynak yaklaşık 2 milyar dolardır.

‘‘Telekomu'u satmak istemiyorlar, o nedenle askeri tahrik ediyorlar’’ dediğimizde tepki gösteren Ulaştıma Bakanlığı, son tavırlarıyla Telekom'u ve THY'yi satmak istemediğini açıkça ortaya koydu. Telekom'da partinin kadrolaşmasının engellenmesine, mümkün olduğunca direnileceği gözüküyor.

Bizce üç lider, özellikle de Sayın Bahçeli, Telekom'un özelleştirilmesinin ne kadar kritik olduğunu çok iyi görmeli. Büyüyen cari açık, ‘‘Türkiye özelleştirme yapıyor, yabancı sermaye çekecek’’ diye tedirgin etmiyordu, eğer Telekom özelleştirilmezse, dışarda Türkiye'ye karşı panik başlar. Bu panik, IMF olumlu rapor vermez, Moody's reytingi artırmazsa çok kısa sürede başlayabilir.

Bu da, döviz girişinin durması, rezervin erimeye başlaması, faizlerin yeniden yükselmesi, dolayısıyla zaten kritik olan, sayıları az olmayan, bazı bankaların kötü duruma düşmesi demektir. Ekonominin, daha Fon'daki 8 bankayı temizleyemezken, yeni bankaların yükünü kaldıracak gücü hiç yoktur.

Yani bu işin sonu kötüye gidiyor.

Bu gidişe dur demek için, acil olarak, ‘‘Ekonomi için liderler zirvesi’’ne ihtiyaç var. Bu da yeterli değil, zirvede geciken tüm kararların alınıp, bakanlara talimat verilmesi ve üç liderin çıkıp ‘‘Biz ekonomide gerekli kararları almaya devam ediyoruz, sapma yok, işte örnekleri’’ demeleri gerekiyor.

Yani ‘‘ekonomik programda güven tazeleme zamanı’’ geldi, geçiyor.

Koalisyon ortakları, bu işin geri dönüşü olmadığını, geri dönüş halinde ülkeyi krize götüren, AB'ye girişi engelleyen, siyasi anlamda demokratikleşme ve çağdaşlaşmayı önleyen partiler haline geleceklerini hatırlamalılar. Burada en yüklü faturanın MHP'ye çıkacağını, sanıyoruz Bahçeli de görüyordur.

Yazarın Tüm Yazıları