Paylaş
DÜN Ağustos ayı ödemeler dengesi rakamları açıklandı, aylık cari açık 163 milyon dolara düştü. Televizyonlarda yorum yapanlar piyasaların bu rakama çok sevindiklerini, bütün gün, söyleyip durdular.
Aslında piyasadaki beklenti Ağustos ayında cari fazla verileceği yönündeydi. Olsun; fazla verilmese de açık bu kadar azalmış ya, piyasalar onun için çok sevinçliymiş. Piyasalarda aklı başında kimsenin böyle bir rakama gerçekten sevindiğini görmedim ama olsun, TV yorumcuları piyasaları gazlayacak ya...
Daha geçen gün Dünya Bankası Raporu yayımlandı. IMF geçen hafta Türkiye’ nin 2015 büyüme tahminini yüzde 3.1’den yüzde 3’e indirirken, Dünya Bankası küçük de olsa artırıp, büyüme oranı bu yıl sonunda yüzde 3.2 olur dedi.
Bu rakam bilindiği gibi, Türkiye için küçük bir oran. Çünkü zaten yüksek nüfus artış hızıyla bu kadar büyüme, neredeyse kişi başı gelirin hiç artmaması anlamına geliyor. Bununla birlikte daha yeni açıklanan Orta Vadeli Programda gördük ki; büyüme olmadığı için işsizlik oranı tahmini yüzde 9.5’den 10.5’e revize edildi. Önümüzdeki 2-3 yıl da büyüme oranlarının yüzde 5 ve üzerine gelmesi beklenmiyor, dolayısıyla işsizlik oranlarında da düşüş beklenemiyor. Dünya Bankası bununla birlikte büyüme oranlarındaki bu düşük oranlara rağmen cari açığın hala yüksek olduğunu ve önümüzdeki dönemde ciddi düşüş umudu bulunmadığını da söylüyor. Daha da açık biçimde, mevcut küresel iklim gözönüne alındığında, ciddi yapısal tedbirler alınmadığı takdirde cari açığın milli gelire oranının yüzde 5.5’in altına inmeyeceğinin altını çiziyor.
Demek ki ne oluyor; büyüme olmadığı zaman cari açık azalıyor ama buna rağmen tehlikeli sınır olan, milli gelire oranı yüzde 5’in altına inemiyor. Bu da ne demek biliyor musunuz; siz ciddi oranlarda büyürseniz, cari açık çok tehlikeli oranlara yükselecek...
Nedeni çok açık; Türkiye’deki üretim yapısı cari açık üretiyor yani ithalata bağımlı bir büyümemiz var ve bu düzeltilmedikten sonra cari açık bir ay küçük çıktı diye sevinmenin hiç bir anlamı yok.
Hiç büyümez veya küçülürsek cari fazlamız olacak, buna mı sevineceğiz?
MEVCUT ANLAYIŞLA DÜZELMEYECEĞİ AÇIK
Hatırlar mısınız; daha IMF programı bitmeden, yani ekonomide işler tersine dönmeye başlamadan önce Hükümetin yanlış teşvik politikası uyguladığını, 48 il için teşvik verilerek, bu işin olmayacağını, katma değeri ve teknolojsi yüksek ürünlerin üretimine ağırlık veren teşvik politikası gerektiğini ısrarla yazıp, AKP iktidarı tarafından istenmeyen adamlar ilan edilmiştik...
Sonra biraz akılları başlarına geldi ama öncelikler farklıydı; yine adamına göre teşvikler, bir sürü şaibeli projeler, gelen yabancı sermayeyi vizyonu olan ileriye dönük projelerde kullanmak yerine gösterişli üretken olmayan altyapılara yatırmalar, içlerindeki bu iş böyle gitmez diye uyaranları devre dışı bırakmalar…
Baktılar olmuyor, dış uyarılar büyüyünce adım atmaya çalıştılar ama AKP’deki baskın anlayış nedeniyle bunlar sadece lafta kaldı, imar rantı ve inşaata dayalı ekonomi devam dedier.
AKP’deki bu anlayış, şimdi daha baskın biçimde iktidarda. Dolayısıyla tek başına AKP iktidarı, bu baskın anlayışın uyaran sesleri tümüyle tasfiye edip, kendi bildiğini okumasını beraberinde getirecek. Ekonomide gerçekten reform yapıp, ekonominin geleceğini, halkın refahını düzeltecek anlayışın yürürlüğe sokulması için koalisyon, yani baskın sesin etkisinin azaltılıp, “akıllı uzlaşma”nın sağlanması şart. Aksi takdirde ülkenin hem siyasi hem ekonomik olarak düzelmeyeceği, bence artık çok aşikar.
Paylaş