GEÇTİĞİMİZ Cuma günü Temmuz ayı enflasyon rakamlarının düşük açıklanacağı, IMF'nin İcra Direktörleri Kurulu'nda sorun yaşanmayacağı, önceden belliydi.
Bu nedenle Pazartesi günü Merkez Bankası'nın faiz indirmesi ve bununla birlikte piyasalarda özlenen olumlu trendin başlayacağı düşünülüyordu.
Gelişmeler beklendiği gibi oldu, ama hava yine olumluya dönmedi.
Salı günkü gelişmeler daha da ilginçti. Salı günü Hazine'nin yaptığı 5 ay vadeli bono ihalesine, piyasaların beklediğinin çok üstünde talep geldi. 2.6 katrilyonluk talep geldi ve satış 1.6 katrilyon lira olarak gerçekleşti.
Talebin bu kadar yüksek gelmesine, bu kadar yüksek satışa bankaların kendileri de inanamadı. Hazine, bu talebin ve satışın içinde kamu bankaları ve fon bankalarının bulunmadığını açıklamasına, ortalamadan kamu kuruluşlarına yapılan satışları ayrıca belirtmesine rağmen, bankalar yine inanmadı.
Bazı bankacılar bu işin içinde başka bir iş olduğuna o kadar eminlerdi ki, ‘‘Var da, acaba hangi yöntemle yapıldı?’’ diye bunu araştırmaya başladılar.
Halbuki herşey normaldi. Zaten 1.6 katrilyonluk satışın büyük kısmı bir-kaç bankaya yapılmıştı. Talebin karşılanmayan kısmı da fahiş faizlerle, deneme mahiyetinde verilen tekliflerden oluşuyordu.
Peki bir-kaç banka, neden bu kadar yüksek bono satın almışlardı?
Bankalar bu kağıtları halka satmak için aldılar. Ocak ayında vadesi dolacak olan bu kağıtları alacak tasarruf sahibi, buradan sağlayacağı geliri 2002 yılında tahsil edecek ve eğer beyanname için belirlenecek olan sınırı (50 milyar liranın yeniden değerleme katsayısı ile büyütülmüş rakamı olacak) aşarsa, 2003 yılında vereceği beyanname ile belirtecek. Bankalar işte bu nedenlerle, halka cazip gelecek bu kağıtları, yavaş yavaş bireysel tasarrufçuya satmayı planladıkları için almışlardı.
SENARYO YAZDILAR
Diğer bankalar bu seçenekleri hiç düşünmeden ‘‘Mutlaka işin içinde başka bir iş var’’ diye konuya yaklaşıp, paranoyak senaryolar yazdılar.
Halka da satılacağına göre, hazine bonosuna olan bu talep, TL'ye güvenildiğinin bir göstergesi değil mi? Halbuki dövize olan talep de, ne yapılırsa yapılsın artmaya devam ediyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?...
Piyasalardan sorduğunuz zaman dövize olan talebin devam ettiği söylenirken, nedeni konusunda çok somut şeyler söylenemiyor. Kimisi ithalat için döviz toplanmaya başladığını söylerken, kimisi bankalardan sonra şimdi de reel sektörün açık pozisyon kapadığını, bu nedenle talebin şirketlerden geldiğini söylüyor. Kimsenin henüz döviz bozdurmadığı ortada...
Herkes biliyor ki; ulusal güvenlik tartışması olmasa da, dövize olan talep ediyordu ve dün döviz fiyatlarının artacağı zaten biliniyordu...
Peki, dövize olan talep ne zaman duracak? Doğal ki, TL enstrümanlara yapılan yatırımlar dövizden fazla kazandırdığı zaman...
Merkez Bankası'nın sadece aşırı hareketlere müdahale edeceği, dövizi tutan bankaların kerhen bu işi yaptıkları düşünülürse, dövizin aşağı yukarı oynamaya devam etmesi, o zaman da döviz talebinin devam etmesi kaçınılmaz oluyor. Buna geçen yıl dövizden dayak yiyenlerin, bu yıl çok temkinli olmaları eklenince...
Bankalar enflasyon hedeflemesine kadar dövizi tutmaya devam eder, mikro önlemlerle üretimin önü açılmaya başlanırsa, bu karamsarlığın ve aşırı temkinin ortadan kalkabileceğini, o zaman TL'ye dönüşün başlayabileceğini ediyoruz.