Dinlemeler kınanıyor ama duyduklarımız doğrulanıyor

DÜN Başbakanın, son çıkan dinleme tapelerine ilişkin açıklaması, bence duyduklarımızın gerçek olmayabileceği konusundaki şüpheleri sildi.

Haberin Devamı

Zaten tapelerde dinlediğimiz konuşmalarda adı geçen işadamları da şimdiye kadar, tapelerin ortaya çıkmasını kınadılar ama bu tapelerde dinlediklerimizi ya onayladılar, ya da o konuya hiç girmeyerek ikrar ettiler.
Bu dinlemelerin yasal olup olmadığı, yayımlanmasının etik olup olmadığı tartışma konusu olmaya devam ediyor. Ancak benzer tapeler daha önce çıktığında hükümetin bu tartışmaları bilerek yapmadığı da akıllarda.
Bu tartışmayı bir kenara koyacak olursak, tapelerde dinlediklerimizin gerçek olup olmadığı, montaj olup olmadığı da tartışılıyordu. Ancak Başbakanın Aydın Doğan’la ilgili bir dava için eski Adalet Bakanı’yla konuşması ve MİLGEM ihalesinde kazanan firma Koç Grubu’ndan ihalenin geri alınması için işadamı Kalkavan ile yaptığı konuşmayı doğrulayıp savunmasıyla, daha önceki tapelerde dinlediklerimizin de bence artık doğru olduğu teyit edilmiş oldu.
İlk çıkan tapelerde Sabah-ATV gurubunun müteahhit firmalardan para toplanıp, Kalyoncu grubuna geçirilmesi için yapılan konuşmalar vardı. İlgili müteahhitler dinlemeleri kınadılar, toplanan paraya “havuz denilemeyeceğini” söylediler ama hiçbiri tapelerde dinlediklerimizin doğru olmadığını söylemedi.
Başbakanın Başdanışmanı İbrahim Kalın’la çocuklarının okul parasını ödemek, bu arada özelleştirmeden aldığı elektrik dağıtım şirketine ilişkin sorunların çözümü için konuşması çıkan Eksim Yatırım Holding sahibi Abdullah Tivnikli, dinlemede geçtiği gibi Kalın’ın çocuklarının okul parasını ödediğini kabul etti, dinlemelerde yeralan unsurların aslında mağduriyetini gösterdiğini söyledi.
Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar da, “Alo Fatih” tapelerinde yeralan TÜRGEV’e 1 milyon dolarlık bağış konusunda ise bağışı inkar etmeyip, tüm bağışlarının hukuka uygun olduğunu söylemekle yetindi.
Yine Başbakanın oğlu ile çıkan tapelerinden birinde adı geçen, getirdiği paranın yeterli olmadığından sözedilen Som Petrol sahibi Sıtkı Ayan da bir açıklama yapıp, iddialara doğrudan girmeden, yaptığı işler için rüşvet vermediğini, teşvik almadığını, yatırımlarını kendisinin finanse ettiğini belirtti.

BAŞBAKANIN AÇIKLAMASI İTİRAF GİBİ

Başbakanın dün yaptığı açıklamalar ise sanki bir itiraf gibiydi. Başbakan dinlediklerimizi konuştuğunu bunun kendisinin hakkı olduğunu söyledi. İlkesel açıdan bakarsak; Başbakanın söyledikleri Türkiye’nin piyasa ekonomisiyle değil güdümlü ekonomi ile yürütüldüğünü bence çok açık ortaya koyuyor. Bunları dinleyen, Başbakanın doğrulamasını okuyan yabancı şirketlerin bundan sonra, bu sistem içinde Türkiye’de yer almak isteyeceklerini hiç tahmin etmiyorum.
Çünkü Başbakan eski Adalet Bakanı ile birlikte Doğan Holding’e ilişkin davalara müdahil olduğunu kabul ediyor, “SPK’nın uyarıları vahimdi” diyor. Neresinden baksanız tutar bir yanı yok. SPK neden kendi gerekeni yapmaz da, Başbakana şikayet eder, şikayet mi ediyor talimatı mı yerine getiriyor, bu nasıl bağımsız kurumdur, anlaşılır gibi değil. Üstüne üstlük bu konuşma sırasında piyasaların güvendiği Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da bulunuyor.
SPK bitti, bağımsız kurum yok diyelim, Başbakanın bir şirket için müdahil olması yargının da artık kalmadığını gösteriyor. Burada “alevi hakim” şikayeti de doğrulanmış oluyor ki; yargı bağımlılığı ve nefret suçu da doğrulanıyor.
MİLGEM ihalesinin Koç’tan alınmasına ilişkin dinlemeleri de doğrulayan Başbakan, böylece 100 milyon dolar tasarruf edildiğini söylüyor. Halbuki dinlemelerde en ucuza zaten verildiği söyleniyor. Kaldı ki; bu aynı zamanda ihaleleri kendi dağıttığının da itirafı niteliğinde.
Bunlar gerçekten demokratik bir ülkede ciddi yaptırımı olacak itiraflar.

Yazarın Tüm Yazıları