Paylaş
Bayram süresince dikkat ettiyseniz, neredeyse tüm bakanlar alanlarıyla ilgili ekonomiyi canlandırmak için alınan ve alınması planlanan tedbirleri açıkladılar. Başta Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere bakanlar topluma ekonomideki durgunluğun aşılacağını, gerekli tedbirlerin alındığını ve alınacağını söylüyor. Böylece psikolojik beklenti yaratmaya, topluma moral vermeye çalışıyorlar.
Maliye Bakanlığı mükellefin maliye korkusunu silmek için düzenleme yapacağını, vergisini zamanında ödeyenin indirimli vergi ödeyeceğini söylüyor, yatırımlar için getirilen özendirici tedbirleri açıklıyor. Bir Başbakan Yardımcısı ihracatçıya destek vereceklerini Kalkınma Bakanlığı’nın sermayesini büyük ölçüde artırıp teknoloji yüksek yatırımların finanse edileceğini, yeni fonların uygulamaya konacağını açıklıyor. Diğer Başbakan Yardımcısı kredi kartı ve tüketici kredilerinde vade esnekliği geleceğini ifade ediyor. Ekonomi Bakanı ihracatçıya ve özel projelere desteği, Sanayi Bakanı teknoloji ve Ar-Ge’ye dayalı yatırımlara kaynak aktarılacağını açıklıyor. Kalkınma Bakanı yine arsa bedava, anahtar teslimi fabrika yapıp özel sektöre vereceklerini belirtiyor.
Bu tedbirlerle ilgili her şeyden önce denilecek şey bellidir; hepsinin ekonomiyi canlandırma amacına dönük olduğu kesin.
Ancak şunu da söylemek gerekir ki; alınan tedbirlerin hepsi doğru ve yerinde olsa bile, uygulanacağı ortam ve iklimin başarıdaki payı belirleyici olacaktır. Şimdi iklim müsait olmayıp sonuç alınamasa bile bu tedbirlerin şartlar uygun olduğunda sonuç vereceğini de söylemek mümkün. Yeter ki açıklanan tedbirler genel bir bilimsel bütünlük taşısın, bir yeri düzeltirken öteki yanı bozacak, birbirinden ayrı alınan bağımsız tedbirler olmasın.
Bu konuda şahsen şüphelerim var ama uygulamayı görerek karar vermek gerek.
KAYNAK KISITLI
Büyümeyi canlandırmak için açıklanan tedbirlerin sonuç verebilmesi için ise önce kaynak gerekiyor. Yeterli kaynak var mı derseniz, bence kesinlikle yok.
O nedenle başarı için mevcut kaynakların dağılımını iyi yapmak gerekiyor, Hem sektörü canlandırıp büyümeyi artırmak için banka kaynaklarının konuta akmasını isteyip, aynı zamanda bankalardan yatırımcı ve işletmelere çok daha ucuz ve bol kaynak vermesini ister, büyük altyapı yatırımlarına kredi vermelerini şart koşar, bunun üzerine de tüketiciye vereceği krediyi artırırken, KOBİ’lere daha fazla destek verin derseniz, bunun mümkün olamayacağını görmeniz lazım.
Bankaları zorlarsanız, onlar da konut kredilerinde olduğu gibi “…mış gibi” yapar gönlünüzü hoş tutmaya çalışır. Banka ve sermayedarı uluslararası kurallar ve itibarını siz istediniz diye tehlikeye atamaz, zararına işe giremez, koyduğu sermayeye kıyasla var olan karlılığına bakar.
Ayrıca bankalara artık kaynak bulamıyor ki, istediğiniz alanlara verebilsin. Uzun zamandır dış kredinin finanse etmediği büyük altyapı yatırımlarını yerli bankalara finanse ettirdiniz, faizi düşür, krediyi ucuzlatıp hacmini artır, her kesime bol bol kredi ver deseniz de sonuç almanız mümkün değildir.
Şimdi bu yeni açıklanan tedbirler için de Hazine’ye kaynak lazım. Siz eskiye döner; kamu harcamalarını ve borçlanmasını artırırsanız; enflasyon bu kadar yüksek, dış kaynak durmuşken, Batı ile siyasi çekişme ortadayken ne olur derseniz; ekonomik dengeler bozulur, istikrar tehlikeye girer.
Paylaş