Paylaş
Sadece son bir haftada yaşadıklarımız bile, ülkedeki cinnet halinin devam ettiğini, kolay kolay da kargaşanın durulmayacağını gösteriyor.İç siyaset, terör, diplomasi nereden tutarsanız tutun, elinizde kalıyor….
Böylesine bir iklimde ekonomiyi konuşabilir misiniz? Seçimden önce işalemi “Hemen seçim sonrası Hükümet kurulsun, reformlara biran önce başlansın” diyordu, böylesine bir ortamda Hükümet kuruldu ama reform yapılabilir mi?Sadece haber yazdıkları için gazetecilerin terör örgütü yandaşlığıyla suçlandıkları bir ülkede, siz ekonomik reformu nasıl konuşacaksınız? Can Dündar ve Erdem Gül’ün neden içeri atıldığını, Silivri’ye konulduğunu herkes bilmiyor mu? Gazetecilerin içeri atılmasına ideolojik nedenlerle onay veren ya da ses çıkarmayanlar, bu adamların sadece işleri olan haber yaptıklarını bilmiyorlar mı? Türkiye’de işler çok çabuk tersine dönebiliyor, gelecekte “gerçek” onlara da lazım olmayacak mı? İktidar pohpohlarken, iktidara yakınlar överken, cemaatin hukuk dışı işlemlerini yine aynı gazeteciler yazmıyorlar mıydı, şimdi ne oldu?
“Yabancı, hatta yerli sermaye çıkarına bakar, insan hakları ihlallerine, medya bağımsızlığına pek bakmaz” diyebilirsiniz ve çoğu zaman haklı olursunuz. Ancak akıllı bir sermaye tüm bu keyfiliklerin yapıldığı bir ülkede bu gidişatın çok da uzun sürmeyeceğini görür, yatırdığı paranın mülkiyet güvencesi bile yoksa, gelip yatırım yapmaz. Belki birkaç aylığına sıcak para için gelir ama işler döndüğünde, biliriz ki, yine ilk kaçan onlar olur. Önceki gün Türkiye’nin insan hakları savunucularından, her kesimden insanın sevgisini kazanan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi sokak ortasında katledildi. Elçi, genel söyleme aykırı görüş açıkladı diye bir süredir linç ediliyordu, ölümüne kadarki çatışma görüntülerini izlediğinizde, bu açıdan o kadar çok soru işareti görebiliyorsunuz ki... Elçi, “bana suikast yapacaklar” diyordu, bazı devlet görevlileri ile birlikte, diğerlerinin gözü önünde katledildi. Bir ülkeyi yönetenler bu kadar zaaf içindelerse, ya da bu kadar vahim demokrasi ve insan hakları ihlallerine göz yumuyorlarsa, yabancılar o yönetime neden güvensin ki?
RUSYA İLE ÇATIŞTIĞIMIZ KONJONKTÜR
Elçi’nin katledildiği günün akşamında, Rusya Devlet Başkanı Putin Türkiye’ye ambargo kararını imzaladı. Turist girişlerini kısıtlayan yılbaşından sonra Türk işçisi kabul etmeyen, alacağı mallara kısıt koyan, taşımacılığı çok sıkı kontrollerle yavaşlatacak kararlara imza attı.
Erdoğan’ın son günlerde söylemini çok yumuşatmasına rağmen, Putin işi tırmandırmaktan yana, belli ki özür ve tazminat alana kadar da devam edecek.Biran önce anlaşma sağlanamadığı takdirde, “Ukrayna bahanesiyle bize de kışın gaz sıkıntısı da yaratabilir” beklentisi bile oluştu. Zaten uygulamaya sokacağı kararlar ekonomik açıdan Türkiye’yi zorlayacak, işin içine bir de enerji girerse durum vahim. Herhalde Hükümet doğal gaz stoku için sadece 3 gün olan sıvılaştırılmış gaz depo hacmini, yıllardır neden artırmadığını açıklar. Birçok başvuruya rağmen, istediği şirket olmayınca neden izin vermediğini de...Artık Aralık ayına giriyoruz ve FED faiz artışı başlıyor. Yabancı sermaye zaten ABD başta gelişmiş ülkelere geri dönecek. Türkiye’nin de cari açığı yüksek ve büyümek için mutlaka yabancı sermayeye ihtiyacı var. Siz böyle bir iklimde Türkiye’ye sermaye geleceğine, büyümenin artırılacağına inanabilir misiniz? Hele ki doğrudan yatırım için geleceğine... Böyle bir yönetimle, Türkiye yeni bir büyüme hikayesini, sizce yazabilir mi?
Paylaş